5.Bölüm- SONSUZLUK AVUNTUSU

503 51 54
                                    

Herkese iyi okumlar dilerim! Oy ve yorum atmayı unutmayın.🖤

Sonsuzluk insanın avuntusuydu. Sonsuzluğun yamalı olduğu dilimiz, kalbimizde sakladığımız gerçekten uzaktı. İçiten içe bilen yanımız gerçeklikle iç içe olan avuntuyla büyürdü. Hiçbir şey sonsuza dek sürmezdi.

Yine de teselli edilmek bir bebeğin sırtını okşayıp huzursuzluğunu gidermek gibiydi. Her birimiz sırtımız okşansın, pış pışlansın isterdik. Avuntular, gerçeğin arasına karıştığında sonsuz olmadığını gösterirdi bize.

Banu, Arda'nın omuzuna değdiğinde avuntu gerçeğe karışmış sonsuz olmadığını göstermişti.

Küçük bir tohuma bürünen yalnızlığım içimde ki hüzünle hızla büyüdü ve yalnızlığın çiçeğini büyüttü.

Onu orada görmek sevdiğim bir köşeye başkasının geçip oturması gibiydi. Kendi içimde kendime en iyi anlatabileceğim benzetme buydu. Orada oturmasam bile karşısında oturabilirdim. Ama sorun 'onun' karşımda olmasıydı. Bu hep böyleydi. Bir başkası olsaydı daha farklı olabilirdi. Sanki bir yolun ortasında tekrar tek başıma kalmış gibiydim. Bütün gece o yolun ortasında endişeyle tek başıma durdum.

Küçük Derin sordu bana;"Attığın onca adım boşa mıydı?"

Artık düşüncelerim ruhumla birlikte ağırlık yaptığında maviye boyanan gökyüzüyle birlikte başımda bir ağrı peydahlandı. Zaman durmuş gibiydi.

Denizdeki dalganın kumu geriye çekmesi gibi zaman da geriye çekildi. Başladığım yerde yalnızlık ile birlikteydim.

Servisten indiğimde derin bir soluk çektim içime. Biraz olsun başka şeyler düşünmek için fırsat verdim kendime içimde ki yüke rağmen. Servislerin park ettiği yerden biraz ötede gözüme Audi R8 çarpmıştı. Gidip biraz yakından baktığım da tahminimin doğru çıkmasına şaşırmıştım. Bu yaz yüzme havuzunda kendi arasında konuşan erkeklerden duyduğum, merak edip internetten baktığım arabaydı bu. Siyah rengine de bayılmıştım. Bir an hangi öğretmenin bu kadar zengin olduğunu düşünürken arkamda bir ses işittim.

"Beğendin mi arabamı küçük ?" Arda'nın tanıdık sesini duymamla ayaklarım olduğu yerde kaldı. Arkamı döndüğümde uzun bir yolu yürümeye başlayacak gibi olacaktı onunla konuşmak. Bana ne soracağını ne olacağını bilmemek korkuyu beraberinde getiriyordu.

Yine de bazı sonlardan kaçamazdınız. Şimdi olduğu gibi. Arkamı döndüğümde ellerim kendiliğinden yumruk olmuştu. Korkuyordum.

İçtiği sigaranın izmaritini yere atıp ezdiğinde, ezdiği sanki sigara değildi de bendim. Üzerimde tuhaf bir baskı varken usulca ona baktım. Son sigara dumanını üfleyip bana baktı. Sesimi normal bir tonda çıkmasını umarak konuştum.

"Senin araban mı?" Dedim. Elleri ceplerinde beni incelerken oldukça rahattı. Kafasını salladığında ona fırsat vermeden tekrar konuştum.

"Geçen ki audi senin değil miydi?"Sesimin meraklı çıkmasını ben garipserken o bunu umursamamıştı.

"O da benimdi." Gözlerim büyüdü. Ailesinin mesleğini merak etmiştim.

"Ailen iyi kazanıyor olmalı." Kafasını iki yana salladı. Ne diyeceğini merak ettim.

"Hayır. Ben iyi kazanıyorum." Bana göz kırptı. Çalıştığını bilmiyordum. Sahi onun hakkında tam olarak ne biliyordum ki? Okulun binasına doğru yürümeye başlamadan önce yerde ki izmareti çöpe attı. Arkası dönük bir şekil de konuştu.

"Haydi gel küçük sana kahve ısmarlayacağım" Kahve. Evet bir kahve iyi olabilirdi. Benim düşünmeme fırsat vermeden hemen önce ayaklarım sanki benden bağımsız bir şekilde harekete geçmiş ve peşinden gitmişti.

MUHTAÇ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin