Oy ve yorum atmayı unutmayın olur mu?
İnsan hissettiklerinden mi kaçardı yoksa sonundan mı? Kötü biten bir son hisssetmeye yine de değer miydi? Birkaç zamandır sadece hissetmeye odaklanmıştım ama artık bir son gözümde canlanıyordu.
Tekrardan alışılmış bir şekilde paramparçaydım ve artık sığındım yalnızlık bana çok uzak olacaktı. İnsan her şeye rağmen bile bile neden yürürdü dikenli bir yolu? Sona sakladığım tatlıyı korkusuzca yemek istiyordum. Başardığımı düşünsem de yolun sonunu biliyor olmak onu tabağa geri bırkmama neden oluyordu.
Ardanın söyledikleri gövdemdeki oyukta kalbimin içinde bir yerleri tatlı bir sancıya bürürken onu o oyukta kaybetmek istemediğimi fark ediyordum.
Bildiğim, hissettiğim güzellikte kalmalıydı. Ne ben dokunmalıydım o tabloya ne de o. Ama ikimizde orada sessizce dokunmuştuk birbirimize. Şimdi kaybetmekten korktuğum her şeydi.
Ve kaçtığım.
Ellerimi yavaşça şakaklarından çekip kıpırdandığımda koltukta oturur vaziyete geçmişti.
"Beni kıskanmanı gerektirecek herhangi bir şey yok." Dedim net bir şekilde. Bana yandan bakış atarken onunla göz teması kurmuyordum.
"Ben artık uyumaya gidiyorum. İyi geceler." Dedimve hızla merdivenleri çıktım. Bana ne diyeceğini merak etsemde söylediklerinin beni aşağı çekmesinden korktuğum için bir sonu erteleyebildiğim kadar ertelemek istiyordum.
.
Hissettiklerim sıkıca sardı beni. Düşünmekten kaçındıklarım düşünce denizine kulaç atmam için hırçın dalgalarını bana dokundurmak istesede kaçtım. Test çözmeye odaklandım ve uykum gelene kadar odadan çıkmadım. Sabah uyandığımda midem açlıktan eziliyordu.
Hızla üzerimi giyinip aşağı indim. Çaycıda ki kurulu olan çay çoktan demlenmeye başlamıştı bile. Hızla tost yapmaya koyulduğumda Arda mutfağa girdi.
"Günaydın." Dedi yeni uyanmış sesiyle. Ve nedense bana mesafeli gelmişti sesi.
"Günaydın." Dedim nasıl çıktığından bir haber olduğum sesimle. Kahveyi demlerken işine oldukça odaklıydı ve sessizdi. Dün gidişim onu üzmüştü belli ki. İkimizde sessizce kahvaltıyı hazırlamış ve aynı sessizlikte kahvaltımızı yapmıştık.
Okulun bahçesine arabayı park ederken telefonu çalmaya başladı. Aynalardan son kontrolünü yapıp vites bölümünden telefonu alırken ekranda gördüğüm isim nefesimi kesmişti.
Arayan Banuydu.
Derin bir nefes alıştan sonra telefonu kapattı ve bana bir şey demeden arabadan indi. Hızla ben de arabadan inip yanına geldiğimde telefonu ısrarla çalmaya devam ediyordu. Tekrar kapattı ve kısa bir mesaj yazıp bana baktı.
Bahçenin ortasında durmuş birbirimize bakarken bir açıklama yapması için bekliyordu kalbim. Sadece bakıyordu bana ve bütün açıklamalar havada asılı kalıyordu. Gözlerimizin arasında geçen sessiz bir konuşma dahil yoktu ve ne yapacağımı ne soracağımı dahil bilmiyordum.
Biri adımı seslendiğinde o girdaptan kurtulmuştum. Ve Demiri gördüğüme hiç bu kadar sevinmemiştim. Yanımda dikilip bana ve Ardaya baktığında gözlerimi Ardadan çekip ona baktım. İkimizede şaşkınca bakıyordu.
"İyi misiniz?" Bazı zamanlar bu soru insanın içine çöreklenir boğazını düğüm düğüm ederdi.
"İyiyim." Dedim ve merdivenlere doğru yürümeye başladığımda yanımda yürümeye başladı. Dönüp arkama bakmadım. Bakmak istemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHTAÇ (TAMAMLANDI)
Lãng mạnVar olmak sahip olduğum en büyük acıydı. Doğmak kaderim, sevgisizilik ise gerçeğimdi. Bana gerçeğimi anlatan, hüzünlü masalları dinlerken kuvvetli bir rüzgar esti. Rüzgar yeni bir masalı sıcak elleri ve güzel kahverengi gözleri getirdi bana. Karş...