İnsan seçimler arasında kaldığında geçek gün yüzüne çıkar. İki tercihin arasında biri bensem seçilmeyen olurdum. Görmezden gelinen, yok sayılan. Çoğu insana göre daha fazla kulaç atmam gerekti. Aşmam gereken onlarca yol, onlarca denizler vardı.
Yürüdüğüm, çabaldığım hiçbir yol beni seçilen yapmamıştı. Bir yangında vavzgeçilen ilk şeydim ben.
Belki de hiç hatırlanmayan.
Şimdi bir yangının içindeydim. Yine diğer seçeneklerden biri bendim ve bu ateşin içinde bırakılacağıma emindim.
Hep öyleydi. Yine öyle olmalıydı.
Yinede, orada karşımda dikilen Ardaya bakarken hissettiğim bu yangından beni çıkarmasını umut ediyordum. Canı yanan herkes bunu dilemez miydi?
Benim tek farkım kurtarılmayı sesli bir şekilde dile getirmiyordum. O ateşin içinde kaldığımı fark etsin, beni kurtarsın istiyordum.
Cebindeki telefona uzandı, daha sonra kulağına götürdüğünde gözleri bana bakıyordu. İkimizde bir yıkımın ortasındaydık.
Bizi kurtaracak olan oydu ve o da farkındaydı.
"Kaan..." Dedi ve sustu. Daha sonra telefonu kapattı. Gelip yatağa sırt üstü uzanıp kollarını kafasının altında birleştirdi.
Sessizce yutkundum.
"Neden gitmedin?" Bakışları tavandaydı ve düzenli, sakin nefes alış verişinden dolayı gövdesi inip kalkıyordu. Kafasını bana doğru çevirip baktı.
"Seçeneklerden biri sensen sorunun bir önemi yok küçük." Dedi.
Yıllardır yanan bir harabenin içindeydim. Yıllardır herkes oraya odun atmıştı ve ben hiç kurtarılmamıştım.
Şimdi...Yıllar sonra biri o harabede yeniden başlayacak olan yangını söndürmüş ve beni yanına çekmişti.
İlk defa o dipten kolayca yüzeye çıkmıştım. Yolun sonunda bir harabe yoktu. Yürümüştüm ve güzel bir eve kavuşmuştum.
Tekrar ağlamaya başladığımda dudaklarımdan kaçan hıçkırığım dönüp bana bakmasına neden oldu. Yatakta toparlanıp hızla yüzümü tutup bana baktı.
"Burdayım küçük..." Beni gövdesine çekip sıkıca sarıldı bana.
"Sen istemediğin sürece çekip gitmeyeceğim." Gözlerimden akan sıcak damlalar beni yine o yağmurlu güne o güne götürdü.
O gün ortada bir seçenek bile yoktu. Tek bir karar vardı.
O da gitmemdi.
Peşimden gelen harabede ilk o zaman yangın başlamıştı. Ne zaman bir evim olacak diye zaman zaman düşünürdüm.
Şimdi elimin altında atan kalp bana bir evi vaad ediyordu. Hiç evi olmayan birinin düştüğü yabancı bir düş gibiydi.
"Teşekkür ederim..." Dedim sessizce. Sesim benden oldukça uzaktaydı. Beni kendinden uzaklaştırıp usulca anlımı öptü.
"Özür dilerim küçük..." Sesinin üzgün çıkması o içimdeki oyuğu daha da derinleştiriyordu.
"Benim yüzümden ağlamış olmana dayanamıyorum." Bu sefer sıkıca ona sarılan bendim.
Beni kendiyle birlikte yatağa çekti ve gövdesine uzanmamı sağladı.
Ayça'ya uzaktan baktığım bir gecedeydim.
Ümit'in akşam koltukta gülen yüzüyle eşine ve kızlarına bir şeyler anlattığı, onları uzaktan izlediğim o gündeydim.
Soğuk rüzgarın estiği, kimsesiz hissettiğim o günde mezarlığın yanında Safiye ninenin başındaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHTAÇ (TAMAMLANDI)
RomanceVar olmak sahip olduğum en büyük acıydı. Doğmak kaderim, sevgisizilik ise gerçeğimdi. Bana gerçeğimi anlatan, hüzünlü masalları dinlerken kuvvetli bir rüzgar esti. Rüzgar yeni bir masalı sıcak elleri ve güzel kahverengi gözleri getirdi bana. Karş...