Bu bölümde biraz kaos çıkartmayı düşündüm ama sonra kıyamadım. İçime sinen bir bölüm oldu. Umarım sizde seversiniz. Düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın olur mu? Hepinize iyi okumalar dilerim!
Neyden kaçıyorsam ona doğru sürükleniyor gibi hissediyordum. Ölü bir ruhun taşıdığı beden de yeni hisler ruhu yaşatmaya çalışıyordu. Ölüme, ölmüş ruha ve yok olup giden her şeye alışmışken, duygularımın tutsağı olurken, hissettiklerimi anlamaktan kaçınıyordum. Kaçmak ve yok saymak istiyordum ama gerçekler net bir şekilde zihnimde yerini alıyordu. Ardanın varlığı bana güven veriyordu. Onun varlığına, güvenine çekilmemek imkansızdı. Bariz şekilde kendimi huzurlu hissediyordum. Bu huzurun beni rahatsız eden bir yanı vardı. Bir gün bir yalnızlığa bunalacaktı. Bir veda içirecekti bu huzur. Hissediyorum.
Sabah uyandığımda yanımda yoktu. Yastığını bırakıp gitmişti. Geri odasına bırakmak için gitmedim. Buraya aitmişçesine bıraktım yatağımın üzerine. Bazı duygularla birlikte bir gün bunlarında bana ağırlık yapacağını fısıldıyordu küçük Derin. Tıpkı uzun süre kolumdan çıkaramadığım, Ayçanın kahvrengi saati gibi.
Yataktan kalkıp midemeki ayrı ruhumda hissettiğm ağırlıkla hazırlandım. Haftasonu yoğun bir ders çalışma ile geçmişti. Ne yalan söyleyim bir yanım bu zorluğu seviyordu. Arabada yerimi aldığımda midem strese yenik düşmüş şiddetle bulanmaya başlamıştı. Sınav günleri oldukça stresli olurdum. Ardanın zoruyla sabah yediğim şeyler midemi daha da bulandırıyordu. Her sabah pekmez yediğimden emin olup öyle çıkıyorduk evden.
"Sakin ol küçük. Stres yapacak bir şey yok. "Dedi. Soğuk ellimle uğraşmayı bırakıp ona baktım.
"Elimde değil. Bu her zaman olur. "Bir şey demeyip yola bakarak önüme doğru eğilip torpidoyu açtı. Bir paket bihter çikolatayı bana uzatıp torpidoyu kapattı.
"Al bakalım bunu yede ağzın tatlansın. " Kabanımın cebine koyarken konuştum.
"Şu an bir şey yiyecek halde değilim." Bir şey demedi. Ne kadar çalışmış olsamda stres yapmaktan alıkoyamıyordum kendimi. Aslında alacağım notun bir önemi yoktu. Hele ki ucunda ölümde yoktu ama işte elimde olmayan alışkanlıklarımdı bu. Arabadan inip sessizce sınıfa çıktık. Birkaç erkek sınıfın kapısında konuşuyordu. İçerdeyse bazıları çifler halinde soru çözüyorlardı. Çisem beni görür görmez ayağa kalktı.
"Derin heyecandan ölüyorum. Umarım bana öğrettiklerini yapabilirim. "Ara ara Çisemle ders çalışmıştık ve cidden iyi bir öğrenciydi.
"Kesinlikle yapacaksın. Stres yapma. "Ardanın arkadan 'Diyene bak.' homurtusunu duydum. O görmesede ona gözlerimi devirdim.
"Bakmak istediğin bir soru var mı? " Çisem, Ardaya gülümseyip bana baktı.
"Şu anlık yok ama derste olursa gelirim. "Usulca kafamı salladım. Sırama geçerken konuşmaya devam etti.
"Bu arada kelebek sistemi olacakmış."Notlarımı çıkarırken omuz silktim.
"Olsun bir önemi yok." O sırada Burak yanımıza geldi. Saçlarını hafif kestirmiş ve fön çektirmişti. Boyu sanki daha da uzun duruyordu. Birden Ardanın kolunun bana değmesiyle Burakta olan gözlerimi ona çevirdim. İleriye bakıyordu. Burak seslendiğinde tekrar ona baktım.
"Günaydın dünaylı. Heyecan var mı? "Sesi neşeli çıkıyordu.
"Evet, biraz heyecanlıym. "Gülüp ensesini kaşıdı.
"Eminim yaparsın." Aynı şekilde ona gülümsedim.
"Umarım yapabilirim. "O sırada Tuğba hoca sınıfa girdi. Burak yerine geçmeden önce "Görüşürüz. " demişti. Arda tekrar homurdanınca ona baktım. Ne dediğini anlamamıştım. Tuğba hoca konuşunca ona döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHTAÇ (TAMAMLANDI)
RomanceVar olmak sahip olduğum en büyük acıydı. Doğmak kaderim, sevgisizilik ise gerçeğimdi. Bana gerçeğimi anlatan, hüzünlü masalları dinlerken kuvvetli bir rüzgar esti. Rüzgar yeni bir masalı sıcak elleri ve güzel kahverengi gözleri getirdi bana. Karş...