Gecenin karanlığının düştüğü gökyüzünün yansıması olan siyah hırçın dalgalı bir denizdeydim. Küçük kayıkta yapa yalnız dalgalarla mücadele ederken kayıkta bulunan çatlaktan içeri sızan su ihaneti temsil ediyordu. İhanet tanıdık, çatlak ise var olan bir şeydi. Güvenin var olmadığı, ihanetin anne rahmine düşmemle hüzünle var olmuştu.
Ben yola hiç güvenmek için çıkmamış, içeri sızan suyun altında kalmış, yüzeye hiç çıkmamış kimseye güvenmeye çalışmamıştım.
Şimdi hemen yanımda sıcaklığının sarmaladığı, düzenli nefesinin güven verdiği bu adam suyun yüzeyine ne zaman çıktığımı bana fark ettirmeden beni Oradan çıkarmıştı.
Kayıktan sızan su beni bekliyordu. İhanet her an kapını çalabilir:Alışkın olduğun o su seni tekrar boğabilir diyordu.
Zihnime sızan su birinkitisi hala oradayken Ardanın şimdilik elleriyle kapattığı o çatlağı görmezlikten geliyor güvene tutunuyordum.
Burdaydı.
Burdaydım.
Bütün gece boyunca tek tarafıma dönük bir şekilde yattım. Uyku girmemişti gözüme ama ısındığım doğruydu. Bu sıcacık yatak bana bütün soğuk geçen geceleri burukça anımsatıyordu. Biri tarafından benimsenmek güzeldi.
Daha dün kılıcımı çektiğimi söyleyen ben şimdi onun sınırlarında hatta içinde olmam tuhaftı. Aramızdaki gönmez bağ beni her seferinde çekip ona ulaştırıyordu.
Gözlerimi açtığımda şaşkındım. Demek ki bir yerden sonra uyukuya yenilmiş ve uyumuştum. Yavaşça yan tarafıma baktım. Boştu.
Odanın içinde olan kapının açılmasıyla ürküp yatakta oturur vaziyete geçtim. Kapının ardında neyin olduğunu sormamıştım ama tahminim doğru çıkmıştı.
Arda banyodan belinde beyaz bir havluyla çıkmış, elindeki küçük beyaz havuyla ise saçlarını kurutuyordu. Sular beyaz teninde yolculuk yaparken karın kasları oldukça belirgindi.Yavaşça onu incelemeye aldığımda omuzundaki ve karnın sol tarafında çizikleri fark etmem kısa sürmüştü. Beyaz teninde onları fark etmemek imkansızdı zaten.
Kışın dahil taktığı bileğindeki bandanalar yoktu. Yine de bir şey görünmüyordu bileğinde. Eli saçında kaldığında göz göze geldik. İkimizde sessizce birbirimize bakarken kaşlarını usulca kaldırdı ve dudağını içine çekip ısırmıştı. Bu hareketiyle dudakları daha da kırmızılaştı.
"Arkanı dön küçük." Sesini duymamla irkildim ve ne dediğini anlamamıştım.
"Ne?" Kaşını kaldırdı.
"Arkanı dön."Sesi tuhaf bir hal alırken algımı yitirmiş gibiydim.
"Arkamımı döneyim? İyi ama neden?" Kafasını iki yana sallayıp sırıttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHTAÇ (TAMAMLANDI)
RomanceVar olmak sahip olduğum en büyük acıydı. Doğmak kaderim, sevgisizilik ise gerçeğimdi. Bana gerçeğimi anlatan, hüzünlü masalları dinlerken kuvvetli bir rüzgar esti. Rüzgar yeni bir masalı sıcak elleri ve güzel kahverengi gözleri getirdi bana. Karş...