8.Bölüm-BATAKLIK ÇİÇEĞİ

382 47 22
                                    

Bataklık sizi içine çeken kara delik gibiydi. Kara deliğin sonsuzluğunu vaat eden huzur bataklıkta güzel lotus çiçeklerini vaat ediyordu. Sizi içine çekebilirdi ama lotus çiçeğini vaat ederek. Karşımda beni yorgun gözlerle baştan aşağı inceleyen adam bataklıktı. Sıcak elleri lotus çiçeği kadar güzeldi. Ona bakarken telkin edici his etrafımı sardı. Bozulan yapbozu tekrardan yapmak için, uzun yolun sonunda kavuşmak için duruyordu sanki kapımda.

 Bozulan yapbozu tekrardan yapmak için, uzun yolun sonunda kavuşmak için duruyordu sanki kapımda

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dairemi nasıl bulduğunu merak ederken neden bu kadar yorgun göründüğünü de merak ediyordum. Sessizlik içinde birbirimizi inceliyorduk. Kumaş bir ceket giymişti ve altından siyah tişört vardı. Üzerinde ki ceket buraya ait değilim ama bu bedeni güzel kılıyorum diyordu. Siyah kotu ve siyah postalları klasiğiyle devam ederken kumaş ceket giymesi benim için şaşırtıcıydı.

"Burada ne işin var?" Dedim. Sesim memnuniyetsiz çıksada onu gördüğüm için içimi kaplayan huzuru yok sayamazdım.

"Seni merak ettim." Dedi. Usulca çatılan kaşlarının ortasında endişe yer edinirken beni merak etmesi çöl sıcaklığını içime serpiştirdi. Panik kum taneleri gibi avucuma düşerken korkuyu temsil ediyordu. Umursamazlık zıhrını giyinerek göz devirdim.

"Daire mi nasıl bulduğunu sorabilir miyim? "Cevabını es geçerek ona başka soru sormuştum. Çünkü ne diyeceğimi bilmiyordum.

"Yedinci katta oturan komşun sağ olsun çok yardımcı oldu. Beni içeri davet etmeyecek misin?" Bana soru sorarken gözleri bir doktorun bedene gömülen cam kırıklarını toplmak için dikkat kesilmesi gibiydi.

"Hayır, biraz sonra çıkacağım." Dedim. Dilini dudaklarından geçirip kafasını salladı.

"Ah doğru ya gideceğin bir yemek vardı. "Ses tonunda farklı bir hava vardı. Üzerinde düşünmeye devam edersem farklı anlamlar çıkarabilirdim. Ve Oğuz Atay derdi ki ' Bir anlam aramamalı. Anlam kadar insanın hayatını zehir eden bir kavram yoktur.'Kesinlikle öyleydi.

"Ama bu beni eve davet edemeyeceğin anlamına gelmez." Gözlerimi kısarak ona baktım.

"Tabiki de bu seni davet edemeyeceğim anlamına gelir."Dedim onu davet etmek için istekli yanıma rağmen.

"Çıkacağım. Geç kalmak istemiyorum."O bana dikkatle bakarken ben de ona aynısını yapıyordum. Ona istinaden utandığım için daha fazla zorlanıyordum. Yine de onunla inatlaşıp ona bakmak yaz günü aniden esen tatlı rüzgarın serinletmesi gibiydi.

Dudağını ısırıp yapmacık bir şekilde dişlerini göstermeden güldü.

"Bunu neden içeride tartışmıyoruz?" Oldukça ısrarlıydı. Belki de onu içeri davet etmeliydim. Bilemiyordum. Kararsızdım. Derin bir nefes aldım.

"Peki o zaman bay istenmez misafir içeri buyrun lütfen." Kendimle çelişirken düşünceleri zihnimdeki karmaşık bir çorap çekmecesini andıran çekmeceye tıkayıp düşünmeyi erteledim.

MUHTAÇ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin