LÜTFEN OY VE YORUM ATMAYI UNUTMAYIN. YORUMLARINIZI OKUYORUM.^^
Yaşam sizi eksik şekilde var etmişse buna alışkın yaşarsınız. Eksiklikleri fark ettiğinizde tamamlanmasını istediğiniz anlar var olmaya başlar. Bir sabah sessizliğin bütün evi esir aldığı zaman, yalnızlıkla iyi anlaşmaya çalışırken içinizde git gide oluşmaya başlayan o boşluk yemek yerken boş sandalyenin dolamsını isterdi.
Ruh hastalanıp, beden yorulduğunda bedeninin ateşler içinde yatarken ilaç almaya aciz olduğunuz anlarda size suyu uzatan birinin olmasını isterdiniz. Okuldaki gösteride sahneye çıktığınız o ilk anda kalabalığın arasında tanıdık iki çift gözün, gülümseyen bir yüzün olmasını isterdiniz.
Mezuniyet günü bir sondayken elinizdeki kepinizi havaya attığınız dönüp arkaya baktığınızda o kalabalığın içinde gurula bakan bir yüz görmek, gülümsemek isterdiniz.
Korkuyu, heyeycanı paylaşmak istediğiniz... En çokta sarılmak istediğiniz bedenler arardı ruhunuz. Alışkın olduğunuz her şey, bütün ezberleriniz eksikliği fark ettiğinde bir hastalığın nüksetmesi gibi çıkardı ortaya.
Annemin yüzündeki gülümsemeyle, şevkatle saçlarımı taradığı o anları hayal dahi edemezken o benim eksik yanımı bulmuş, orayı onarmaya çalışıyordu.
Bana hayallerimin de ötesinde hayallerimdee bile uzak olan bu anları yaşatırken kalbim sıkışıyordu.
Saçlarıma dokunan elleri her seferinde ruhuma sarılıyordu.
Nasıl olacaktı?
Nasıl olmalıydı?
Ben hüzünlü sonlara alışık yaşarken onunla sonumuz nasıl olacaktı?
Herkese ait bir son vardı. Mutsuz, hüzünler ülkesine ait olan ruhumun bildiği, alışık olduğu buydu.
O hüzünden uzak olsun istedim. Hüzünle var olmasına rağmen.
Hızla koltuktan kalktığımda yüzünde afallamış olduğunun kalıntıları varken, dolan gözlerimle ona baktım.
"Neden uyumadın? Yatağında olman gerekiyordu?" Bakışlarım arındaki duvarla buluştu. Gözlerimiz buluşsun istemiyordum.
"Seni görmek istedim. Bir şey mi oldu Derin?" Hızla ona doğru uzandım tişörtünü yukarı kaldırırken konuştum.
"Kanaman var mı?" Soğuk ellerim sıcak bedeniye temas ettiğinde telaşlanmıştım. Hızla bileğimi tuttu.
"Sakin olur musun?" Elimi çekip masanın üzerinden kitabımı aldım. Artık onu dibe çekmek istemiyordum. İçimdeki o buruk yanın ona ikramlar vermesini istemiyordum.
"Ben uyuyacağım." Koşar adım odama çıktım ve sırt üstü yatağıma uzandım. Küçük Derin kirli sarı elbisesiyle yanıma uzandığında dönüp bana baktı.
"Hala dipte miydik?" Beynimde yankılanandı bu soru. Alışkın olduğum için mi öyle hissediyordum doktorumun dediği gibi ama tüm bu içimde olup bitenler neydi? Bunlar bana ait, benim hissettiklerim değil miydi?
Uyku bana uzak olmak isteyen herkes kılığında bu geceden uzaktaydı. O yüzden bütün gece ruhumu dipte ordan orya savuran sorulara tutsak etmiş, gözlerime hiç uğramamıştı.
Okula hazırlanmak için banyoda soğuk suyu hızla yüzüme çarptım. Uykusuzluk sinirli olmam için iyi bir nedendi. Yaklaşan sınavlar ise güzel bir stres.
Boş mideye kahve doldurmadan önce mutfakta bir şeyler atıştırırken Arda elindeki siyah kupayla mutfağa girdi.
"Günaydın. Sen ve sinirlerin iyi mi?" Dün kanaması olan birine göre sesi oldukça iyi çıkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHTAÇ (TAMAMLANDI)
RomanceVar olmak sahip olduğum en büyük acıydı. Doğmak kaderim, sevgisizilik ise gerçeğimdi. Bana gerçeğimi anlatan, hüzünlü masalları dinlerken kuvvetli bir rüzgar esti. Rüzgar yeni bir masalı sıcak elleri ve güzel kahverengi gözleri getirdi bana. Karş...