Bir uçurtmanın gökyüzünde yerini alabilmesi için kuvvetli bir rüzgar gerekirdi. İpini saldıkça en tepeye ulaşırdı rüzgarla birlikte. Süzülür, süzüldükçe özgürlüğe karışır ama kayıp olmaktan asla korkmaz. Onu sıkıca kavrayan, ipin kesileceğini hissedince hızla onu geriye çeken birinin olduğunu bilir.
Bir uçurtmayı kaybetmek isterseniz yine aynı kuvvetli rüzgara bırakmanız gerekirdi. Sıkıca ipini tuttan ellerinizi bıraktığınız da uçurtma ellerinizden kaçar yine onu en tepelere, özgürlüğe süzdüren rüzgar, başı boş bir ruh gibi onu kayıplar diyarına bırakırdı.
Ne yapacağını bilmeyen kayıp uçurtmalar ordan oraya sarvulur. Nereye konacağını bilmeden kimi zaman yere çakılır kimi zaman peşinden sürüklenen geçmişi gibi ipiylebir yere dolanır. Güzelliğine hayran kalanlar kurtarır uçurtmayı. Tekrar sıkıca tutar ellerini. Korunaklı özgürlüğüne kavuşur, gökyüzünde kaybolmayacağının bildiği huzurla süzülür.
Kimisi göremez kayıp uçurtmayı. Dolanır dururur orada sıcak sevgiden uzak donuk kalbiyle.
Bazı uçurtmalar asla bulunamaz. Peşinden sürükler geçmişi...Çakılı kalmasını sağlayan, onu iyileştirmeyen geçmişiyle yaşar durur.
Artvin yolculuğu bana Ardanın uçurtmasınının ipini çok küçükken kesildiğini göstermişti. Kimse bulamamıştı kayıp uçurtmayı. Yaralansada, kırılsada bir şekilde yeniden uçmayı başarabilmişti. Onun ipini tutan sıkı eller yoktu. Bu yüzden arada bir kayıplar diyarına savruluyor yere çakılıyordu.
Peşinden gelen o kısa ip kimi zaman onu durduruyordu geçmişini hatırlatmak için. Akın o ipe tutunmuş tekrar karşısına geçmişti. Tekrar uçmak için çok çaba harcadığınızda sizi aşağı çeken insanlarla tekrar karşılaşmak bazı hikayeleri tekrarlatırdı.
Geçmişle karışlaşmak bazen sizi tekrar yarım bırakırdı.
Bütün yol boyu sessizdik. Bu bizim her zaman aramızda olan sessizliğimizden oldukça uzaktı. Sanki içinde yanan o son kıvılcım o evde o adam tarafından söndürülmüştü. Hüzünlü bakan kahvelerin ardında yine de yanmaya devam eden o kıvılcım sönmüştü.
Yola dikkatli bakan gözleri sessizliğin içinde geçmişi tekrar tekrar canlandırdı. Bunu tahmin etmemek imkansızdı. Yol boyu sigara ve kahve ikilisiyle devam etti. Her zaman benim yemek yemem konusunda yapılan ısrarları dönüş yolunda yoktu. O yemediği için ben de bir şey yemek istemiyordum ama artık Körfezde midem isyan bayraklarını çekmişti. Buraya kadar iyi bile gelmiştim.
Sessiz şekilde çalan şarkının ardından duyulan karnımın acıktığına dair guruldayan sesi dönüp bana bakmasına neden oldu.
"Özür dilerim." Dedi sakin bir sesle. Dönüp ona baktım. Gözlerine kan inmişti ve yorgun görünüyordu.
"Neden?" Nedenini bildiğim halde sordum. Sesini duymak istiyordum.
"Ben yola dalmışım küçük. Senin acıkabileceğin aklımdan çıkmış. İlk gördüğüm mola yerine gireceğim ve karnını doyuracağım." Ona gözlerimi devirip omzumu silktim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHTAÇ (TAMAMLANDI)
RomanceVar olmak sahip olduğum en büyük acıydı. Doğmak kaderim, sevgisizilik ise gerçeğimdi. Bana gerçeğimi anlatan, hüzünlü masalları dinlerken kuvvetli bir rüzgar esti. Rüzgar yeni bir masalı sıcak elleri ve güzel kahverengi gözleri getirdi bana. Karş...