Onu gördüğümde hissettiğim duygu tanıdıktı. Bir özlem içeriyordu. Biliyordum çünkü küçük Derinin sürekli özlediği, gelmesini beklediği birileri vardı. Ama bu diğerlerinden farklıydı çünkü kavuşmak vardı. Çekip gitmemişti. Beni bırakmamıştı. Nedense o gittiğin de küçük Derin böyle düşünmüştü. Kendimi böyle düşünmekten alıkoyamamıştım. Genel de beni bırakıp giderlerdi ama o gitmemiş geri gelmişti. Bana bir adım attığında ben de ona bir adım attım. Daha sonra beni belimden kavrayıp sert, sıkı göğsüne çekti. Alışkın olduğum sıcaklığı, kokusuna karşmış sigara kokusu... Hepsi tanıdıktı. Aynıydı. Bana sıkıca sarıldığında ben de ona karşılık verdim. Onu bu kadar çok özlediğimi onu görünce anlamıştım. Oysaki onu özlemediğime dair kendimi ikna etmeye çalışırken içimde büyüyen yoğun bir özlem varmış. Bir süre sessizce öyle kaldık. Kokumu içine çektiğini hissediyordum.
"Özlemişim küçük. "Kafamın gövdesine gömülü olması beni sevindirmişti çünkü yaptığı itiraf beni utandırmıştı. Sesi yorgun çıkıyordu ki öyle de gözküyordu zaten. Kollarını benden çektiğinde bir adım geri gittim. Gözlerim yüzünü bulduğunda sağ kaşının orada bir çizik vardı. Dikkatimi o yöne verdiğimi görünce odağımdan çıktı. Kapının kenarındaki siyah el çantası şekilindeki valizinin üzerinde duran kese kağıdı poşetini alıp bana döndü.
"Haydi gel oturalım. Çok yoruldum. "Birlikte üçlü koltukta yan yana oturduk. Bedenimi kolçağa yaslayıp ona dönmeden önce ayaklarımı kendime çekmiş battaniyeyi de üzerime almıştım. Poşetin içinden üç tane kitap çıkarıp bana uzattı.
"Daha önce şeker portakalını okudun mu? "Uzattığı kitapları alırken konuştum.
"Evet, okudum. Sevdiğim bir kitap. " Rahat oturuşunu yapmış kafasını koltuğa yaslamıştı. Gözleri bendeydi.
"Devam kitaplarını okudun mu? "Tek kaşım kalktı.
"Delifişek ve Güneşi Uyandıralım." Elimdeki kitapları inceleyip ona baktım.
"Bunları bana mı aldın? "Kaşları hifçe çatılmıştı. Gözleri uykulu bakıyordu.
"Evet, tabiki de sana aldım. "Kitaplara tekrar bakıp gülümsedim.
"Teşekkür ederim. Bu çok güzel bir hediye. "Bir şey demeyip yüzüme bakmaya devam etti.
"Seni tekrar görmek çok güzel. "Sesi yoğundu. Bakışları uykulu olmasına rağmen beni utandırıyordu.
"Seni de öyle. "Nedense bunu demem gerektiğini hissetmiştim. Baş ve işaret parmağı ile burun kemerini sıktı.
"Başım çatlayacak gibi. Aşırı yoruldum. Sadece bir kere mola verdim."Önüme bakıp konuştum.
"Neden acele ettin ki. Keşke dinlene... "Sözümü kesti.
"Bir an önce evime gelmek istiyordum."Bunları söylerken kafasını koltuğun başından kaldırmıştı.
"O zaman artık gidip uyumalısın."Derin bir iç çekip ayağa kalktı.
"Bence de. " Salonun kapısına doğru yürürken gözlerim ellerimde tuttuğum zezedeydi. Sesini duyunca irkildim.
"Sen uyumayacak mısın küçük? "Arkamı dönüp ona baktım. Gözlerine kan inmişti.
"Birazdan ben de uyurum. " Kafasını salladı.
"İyi geceler küçük. "Sesi toktu. Önüme döndüm.
"İyi geceler Arda. "Hafif bir gülme sesi işitsemde dönüp bakmadım. Şeker portakalının ilk sayfasını açtım.
'Günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü' yazan yerde küçük bir yıldız vardı. Hızla diğer sayfalara bakmaya başladım. Kendi okuduğu, satırlarını çizdiği bir kitap mıydı? İçimde bir heyecanla dikkatle sayfalara baktım. Kırk dokuzuncu sayfa dışında başka bir sayfaının altı çizili değildi. O satırları okurken boğazımda bir düğüm olmuştu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHTAÇ (TAMAMLANDI)
RomanceVar olmak sahip olduğum en büyük acıydı. Doğmak kaderim, sevgisizilik ise gerçeğimdi. Bana gerçeğimi anlatan, hüzünlü masalları dinlerken kuvvetli bir rüzgar esti. Rüzgar yeni bir masalı sıcak elleri ve güzel kahverengi gözleri getirdi bana. Karş...