Bölüm 3

1.4K 90 32
                                    


Oturduğum yerde rahatsızca kıpırdanırken Emir ve Buket'in sohbetini elimden geldiğince dinlemeye çalışıyordum. Karşımda ikisinin de liseden arkadaşları olan, adının Behzat olduğunu öğrendiğim bir adam oturuyordu. 

''Karaca, ne dersin?''

Emir'in sesiyle sıçrayıp ona döndüm.

''Pardon, dalmışım. Ne demiştin Emir?'' dedim gülümseyerek.

''Ohoo, hanımefendi dinlemiyor bile.'' dedi gülerek.

''Ya gerçekten kusura bakmayın, pek halim yok. Çok yorgunum. Zaten çok da oturmayacağım.'' dedim zoraki gülümseyerek. 

''Çok çalışıyorsunuz, normal tabii.'' dedi Behzat da gülümseyip.

''Karaca, Emir'le biz bir şey konuştuk ama, tabii ki sana kalmış.'' Dedi Buket elini koluma koyup.

''Nedir mesele?'' dedim ve masada duran beyaz şaraptan büyük bir yudum aldım. En son ne zaman insan gibi yemek yediğimi hatırlamıyordum, o yüzden şu bir bardağın bile bünyemi çarpma ihtimali vardı. Ama yine de kendimi durdurmak için bir şey yapmadım ve içmeye devam ettim. Gerçekten bunaldığımı hissediyordum.

''Benim işim yeterince tehlikeli. Çağdaş da hayatımıza girince, her zamankinden daha dikkatli olmamız gerekiyor artık. O yüzden, Buket'in müvekkillerini daha dikkatli seçmesi gerektiğine karar verdik. Tehlikeli adamlarla da ilişiğini kesmesinin en mantıklısı olacağına.'' Emir bunları söylerken uzanıp Buket'in elini tuttu masanın karşısından.

''Yani, haklısınız tabii. De, meselenin benimle ne ilgisi var?''

Buket derin bir nefes alıp bana döndü.

''Azer Kurtuluş, seninle çalışmak istiyor.'' 

Söylediği şeyi zaten bildiğim için omuzlarımı silktim.

''O adam bela, o yüzden bence de onunla çalışmayı bırakmalısın. Büroya söyle, başka birine devretsinler.''

''Adam seni istiyor Karaca. Gelip benimle de konuştu.''

''Şansına küssün. Bu hayatta hep istediklerimizi alamıyoruz.'' dedim dudaklarımı büküp ve şaraptan büyük bir yudum daha aldım.

''Azer Kurtuluş dediğimiz, hani şu gündüzleri iş adamı, geceleri-''

''Evet, o.'' dedi Buket hızla Behzat'ın susması için. Azer Kurtuluş geceleri illegal işler yapıyordu, Koçovalılar'ın tasvip etmeyeceği şeyler. Onu biraz araştırdıktan sonra, amcamlarla neden sıkıntısı olduğunu da öğrenmiştim.

''Anlamıyorsun Buket, onunla çalışamam. Adam benim akrabalarımla davalık, sen de biliyorsun. Çıkar çatışması diyecekler, sicilime işlenecek. Davada çıkan en ufak pürüz, ilmek ilmek işlediğim kariyerime mal olur.''

''Ama eğer davadan alnının akıyla çıkabilirsen, piyasada senin kadar iyi kimsenin olmadığını kanıtlayacaksın.''

Buket beni yıllardır tanıdığı için, beni nereden vuracağını da adı gibi biliyordu. Benim için en önemli şey itibarım ve kariyerimdi. Zamanında üniversitede bir hocam, koridorda notları incelerken görmüştü beni ve yanıma yaklaşıp hafifçe gülmüştü. Nedenini sorduğumda omuz silkip bana bakmıştı, ''Avukatlar genelde öfke cinayeti kurbanı olurlar. Bir müvekkil, ya da akrabası. Ama sen, kendi sonunu kendin getireceksin kızım. Seni hırsın öldürecek.'' demişti. Söyledikleri üzerine yerime çakılı kaldım.

''Görkemli bir gidişim olduğu sürece, önemli değil hocam.'' demiştim omuz silkerek. Yavaşça kafasını sallayıp gitmişti. Bu olaydan iki gün sonra, hiçbir öğrenciye böyle teklif gelmemesine rağmen, asistanlığını yapmamı istemişti. Başkalarının olduğu gibi bir üniversite hayatım olmamıştı, eğlence, flört, gezip tozmak... Bunlara çok uzaktı benim hayatım, ama zaten niyetim hiçbir zaman öyle bir hayat yaşamak da değildi. Çünkü başkalarını onlar mutlu ederken, ben kazandığım her davanın sonunda tüm vücuduma yayılan gurur ve mutluluğu başka bir işte bulamıyordum.

Sırt SırtaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin