"Nesin nesin?"
Nehir'in bağırarak sorduğu soruyla hızla aramızdaki mesafeyi kapatıp elimle ağzını örttüm.
"Sus!" dedim fısıldayarak. Nehir şaşkınlıkla bana bakmaya devam ediyordu ki elimi indirip derin bir nefes aldım.
"Hamileyim. Öyleymişim yani." dediğimde kafasını salladı ve yüzüne yavaşça bir sırıtış yayıldı.
"E neden hala söylemedin kimseye?"
Sorusunun yanıtını ben de pek bilmediğimden omuz silkip ellerimle saçlarımı karıştırdım.
"Yani... Ne bileyim... Biz planlamıyorduk da." dedim sonra utana sıkıla. Nehir küçük bir kahkaha attı.
"Kaza kurşunu mu?" dediğinde hızla uzanıp koluna vurdum.
"Ayıp be ayıp!"
Nehir beni hiç ciddiye almadan konuşmaya devam etti.
"Ne ayıbı ya? Sanki bilmiyorsun çocuk nasıl yapılır! Niyetiniz yoktu madem-"
Nehir'le detaylı bir şekilde korunma yöntemlerini konuşmak istemediğimden ellerimi kaldırıp susması için işaret ettim.
"Ya olmuş işte..." dedim yanaklarıma sıcak basarken. Kıpkırmızı olduğuma emindim ve Nehir'in sinsi sırıtışı yüzümü daha da koyu kırmızı yapıyordu sadece.
"Muğla yaradı size herhalde. Aman tamam, konuşmak istemiyorsan konuşmayız. Şimdilik tabii." dedi ve sonra kafasını çevirip kapıya baktı.
"Ama Karaca, benim Gediz'e bunu söylemem lazım. Hamile olanın ben olmadığımı. Bu durumda, bu evde hamile olabilecek başka kimse kalmıyor." dediğinde sıkkın bir şekilde üfledim.
"Biliyorum. Tamam, ben söyleyeceğim Azer'e. Ama şimdi değil. Bugün düğün gününüz, hengame var zaten. Bu düğün olsun, sonra ben akşam söylerim Azer'e."
Nehir beni anlamış gibi kafasını salladı ve derin bir nefes alıp saçlarını düzeltti.
"Tamam, peki. O zaman ben Gediz'e gerçekleri söylüyorum, ama Azer'e söylememesi için tembih edeceğim. Tamam mı? Sen de akşam söylersin." dedi ve kapıya doğru hamle yapacaktı ki aklına bir şey gelmiş gibi tekrar bana döndü. Dudağını ısırıp gülmemeye çalışırken bana doğru eğildi hafifçe.
"Ha bir de şey, Karaca?" dediğinde merakla ona baktım.
"Sandığınız kadar sessiz değilsiniz."
Nehir'in kurduğu cümleyle gözlerim yuvalarından çıkacak şekilde açılırken, Nehir kahkahalar atarak kapıdan dışarı doğru yürüdü.
***
Düğünün yapılacağı yere misafirler gelmeye devam ederken, herkesi karşılamak için kapıda duruyorduk. Işıklı'lar zaten çok bilindiği için, Azer kız tarafını temsilen amcam ve babamın yanında duruyordu, onun yanında da ben vardım.
Amcamlar herkese 'hoşgeldiniz, nasılsınız iyi misiniz?' gibi sorular sorup onları içeri yönlendirirken, Azer durduğu yerde bana eğildi.
"İçim kıyıldı sıcaktan. Bu insanlar gelmeye devam edecek mi?" dediğinde kahkaha atmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Düğün ya hani bu, Azer? Gelecekler tabii. Muğla'nın ağası damat olmuş, tüm Muğla burada olmayacak da kim burada olacak?"
Azer soruma gözlerini devirip kravatını biraz gevşetti eliyle.
"Nem çok nem." dediğinde bu sefer ben gözlerimi devirdim.
"Söylenme." derken bir yandan gelen bir teyzenin elini sıkıp gülümsüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırt Sırta
Fanfiction''Gözlerin, bana çok garip şeyler hissettiriyor.'' ''Ne mesela?'' dedim ben de fısıldayarak karşılık verirken. Durduğumuz yakınlıktan, konuşurken dudaklarım onunkilere değiyordu. Karaca gözlerini kapatıp gülümsedi. ''Nasıl anlatılır bilmiyorum ki.''...