Şunları yazarken ne kadar zorlandığım düşünülürse, yarın bir gün nasıl halvet yazacağımı hiç bilmiyorum. Bölümde ne ararsanız var, ortaya karışık yaptık bir şeyler. Fikirleriniz benim için çok önemli, o yüzden yorumları bekliyorum. Ha bir de, görmeyi özel olarak istediğiniz sahne varsa, hikayenin akışını bozmayacak şekilde tabii, aralara dahil etmek isterim. Özelden ya da direk buraya yorumlara yazabilirsiniz. Hikayenin sonlarına doğru Azer ve Karaca'nın konuştukları şarkıyı da buraya bırakıyorum, isterseniz bakarsınız.
İyi okumalar!
-Elif
Azer demlediği çayları bardağa koyup yanıma geri oturdu ve bana döndü.
''Bu arada, o kadar olay oldu arada kaynadı da, Seyhan geldi ya hani... Şöyle bir otursak, konuşsak?'' dedi çayından bir yudum alırken.
''Tabii ki. Çok tatlı bir kız zaten, belli. Pek abilerine benzemiyor.'' dedim göz kırparak. Telefonum çalınca hızla ayağa kalkıp açtım.
''Alo Buket?''
''Karaca, ben kapıdayım. Zile basmayayım dedim şimdi uyuyorsa uyanmasın.''
''Tamam tamam, açıyorum hemen.'' dedim ve kapıya yürüdüm. Buket gülümseyerek bana bakıp Azer'in daha gelmemiş olmasını fırsat bilip hızlı hızlı sordu.
''Nasıl? Sizin de yapasınız geldi mi?''
''Buket, sen normal değilsin ha. Valla değilsin.'' dedim hayretle.
''Ne var kızım, boş yapma da yanıt ver. Hoşuna gitti değil mi? Şimdi böyle sizin de bir bebişiniz olsa fena mı olur?''
Buket'in söylediği şey üzerine gülümsememe engel olamadım. Ardından kafamı sallayıp kendimi toparladım.
''Ya daha bir ay olmadı biz sevgili olalı!'' dedim yine fısıldayarak.
''Senin neyin normal Karaca? Bunca ayıl sana yaklaşmaya çalışan her adamı sanki alev almış gibi ittin kendinden, kırk yılın başında aşık olmuşsun, bas nikahı direk işte.''
Buket'in söyledikleri üzerine Azer Çağdaş'la beraber yanımıza geldi.
''Annesi, hoşgeldin.'' dedi Buket'e bakıp. Buket önce çantayı ardından Çağdaş'ı aldı. Başını öpüp bize döndü.
''Çok teşekkür ederim. En kısa zamanda da yemeğe çıkalım diyorum.'' dedi Azer'e bakarak. Azer kafasını sallayıp gülümseyince, Buket bana da öpücük attı ve merdivenlere yöneldi. Kapıyı arkasından kapatınca Azer'e döndüm.
''Ne olur konuştuklarımızı duymadığını söyle?'' dedim yalvarırcasına. Azer kolunu omzuma atıp beni kendine çekti ve alnımı öptü.
''Üzgünüm, ama Buket fısıldarken bile sessiz olamıyor.'' dedi gülerek. Homurdanıp kolundan kurtuldum ve salona geri yürüdüm. Azer yavaşça arkamdan gelirken ellerini cebine sokmuş konuşuyordu.
''Ama kız haklı bence.'' dedi omuzlarını silkip. Çay bardağını elime alırken gözlerimi devirdim. Azer Çağdaş'ın da gitmesini fırsat bilip masada duran sigara paketinden bir sigara aldı ve yaktı. Yanıma geri otururken dudaklarının arasına sıkıştırdığı sigarayı alıp bir nefes de ben çektim. Azer ne yaptığımı izlerken dumanı ona doğru üfleyip hafifçe güldüm. Parmaklarımın arasından geri alıp arkasına yaslandı. Karşımda oldukça rahat bir şekilde, gömleğinin kollarını kıvırmış dururken onu izlemeye başladım. Telefonunu eline alıp kaşlarını çatıp oldukça ciddi bir şekilde bir şey okuyordu. Sigarayı tutan elinin baş parmağıyla dudağının altını kaşıdı ve yerimde kıpırdanıp boğazımı temizledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırt Sırta
Fanfiction''Gözlerin, bana çok garip şeyler hissettiriyor.'' ''Ne mesela?'' dedim ben de fısıldayarak karşılık verirken. Durduğumuz yakınlıktan, konuşurken dudaklarım onunkilere değiyordu. Karaca gözlerini kapatıp gülümsedi. ''Nasıl anlatılır bilmiyorum ki.''...