Yazarken ağladım, iyi okumalar.
''Yılmaz, şu bardakları da götürsene içeri.''
Elimdeki tepsiyi Yılmaz'ın eline tutuşturup kendimi mutfaktan dışarı attım. Salonda Seyhan'lar ve Nehir'ler masaya son dokunuşları yaparken, girişte asılı aynada kendimi inceledim tekrar. Azer'in bana aldığı yazlık elbiseyi giymiştim. Bundan birkaç gün önce, işten geldiğinde elinde bir poşet vardı. 'Vitrinde görünce seni düşündüm.' deyip gülümseyerek uzatmıştı bana. Elbise gerçekten çok güzeldi, ama olmasaydı bile jestinden dolayı giyecektim zaten. Nehir'in bana seslenmesiyle salona yürüdüm geri.
''Karaca bak bakayım, eksik bir şey var mı?'' dedi masayı işaret edip. Gülümseyerek ellerimi birbirine vurdum.
''Elinize sağlık, çok güzel görünüyor.''
''Asıl senin eline sağlık kızım, her şeyi sen yaptın.'' dedi annem yanıma gelip omzumu sıvazlayarak.
''Abim ne zaman gelir yenge? Çıkalı çok olmadı mı?'' dedi Seyhan bir yandan evin bahçesine bakarken.
''Baba-oğul yürüyüşleri hep uzun sürüyor. Yürüyüş dediysem de Arık en fazla 10 dakika yürüyüp sonra mıkırdanmaya başlıyordur. Ama neredeyse bütün sahili gidip geliyorlar her pazar.''
Gediz'in gülümseyip kucağında Umut'la yanımıza gelmesiyle dikkatimi onlara yönelttim.
''Teyzecim, menemen yaptım. En çok da sana vereceğim.'' dedim ona göz kırpıp. Umut küçük bir kahkaha attı.
''Teyze, bugün neyi kutluyoruz?''
Umut'a yanıt vermeden önce Nehir'e yandan bir bakış attım. Devam etmem için kafasını sallayınca boğazımı temizledim.
''Babalar günü bugün. Azer abinin gelmesini bekliyoruz.''
''Babalar günü...'' dedi Umut düşünceli bir şekilde.
''Peki babamız yoksa?''
Sorduğu soruyla duraksasam da, kendini kötü hissetmesini istemediğim için konuştum.
''Olmayabilir. Bu sorun da değil. Babalar günü de, anneler günü de kimseye eksik hissettirmemeli kendini. Hem, baba sevgisi ya da anne sevgisi illa kan bağıyla duyulacak bir şey yok. Öyle biri çıkar ki, baban gibi seversin, ya da annen gibi.'' dedim gülümseyerek. Umut dediklerimi anlamakta güçlük çeker gibi kaşlarını çattı.
''Başkası babam olabilir mi yani?'' dedi şaşkınlıkla. Tedirginlikle Nehir'e bakınca, onun da bana baktığını gördüm. Bakışları Gediz'e kaydığında uzanıp Umut'un yanağını okşadım.
''Eğer baban gibi görüyorsan, olabilir tabii.''
Umut öğrendiği bilgiyi hazmediyormuş gibi kafasını salladı hafifçe.
''Tamam o zaman. Gediz abi benim babam olsun.'' dedi onu hala kucağında tutan Gediz'e dönerek. Elektrik çarpmış gibi odadaki herkes ani bir hareketle Umut'a ve Gediz'e dikti gözlerini. Gediz söyleyecek söz bulamamışçasına ağzını açıp kapattı birkaç defa. Gözleri yardım ararcasına Nehir'inkileri buldu, ama Nehir ağzı açık bir şekilde bakmakla yetindi.
''Eğer istiyorsan, bana istediğini diyebilirsin Umut'çum.'' dedi titreyen sesiyle. Ağlamamak için kendini zor tuttuğunu görebiliyordum. Umut kararından memnunmuş gibi kafasını salladı. Ardından Nehir'e döndü.
''Anne, kızmadın değil mi?'' dedi kafasını yana eğip. Nehir'i kendine getirmek için dirseğimle dürtmemle irkilip oğlunun yanına yürümesi bir oldu.
''Neden kızayım annem? Kızmadım tabii ki.'' dedi kafasından öperken. Gözümün önünde oluşan aile tablosu beni de ağlatırken kapı çaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırt Sırta
Fanfic''Gözlerin, bana çok garip şeyler hissettiriyor.'' ''Ne mesela?'' dedim ben de fısıldayarak karşılık verirken. Durduğumuz yakınlıktan, konuşurken dudaklarım onunkilere değiyordu. Karaca gözlerini kapatıp gülümsedi. ''Nasıl anlatılır bilmiyorum ki.''...