Azer
Nehir karşımdaki koltukta bacak bacak üstüne dönüp bana baktı kıpırdamadan.
''Ne?'' dedim kaşımı kaldırıp.
''Ben değil, sen konuşacaksın.'' dedi omuzlarını silkip. Suratında keyif aldığını gösteren bir gülümseme vardı.
''Ne anlatacağım Nehir, dinleyecek kadın burada mı ki?'' dedim iç çekip.
''Şimdi değil. Ama gelecek, biliyoruz bunu. O yüzden ben diyorum ki, aranızdaki bu aptalca meseleyi uzatmak yerine, anlat bana. Hem kendine itiraf et önce.''
''Neden delirdiğini anlıyorum. Bana olan öfkesini de anlıyorum. Ama... Bana biraz hak vermesi, biraz zaman vermesi çok mu imkansız?'' dedim en sonunda kendimi tutamadan. Nehir hafifçe güldü.
''Sen karını tanımıyor musun Azer?''
Derin bir nefesle kafamı salladım.
''Karaca'yı ne kadar sevdiğin, ne kadar tanıdığınla ilgili hiç yorum yapmayacağım. Ki biliyorsun, ben seni haksız bulmuyorum. Yani olayı uzatmanı aptalca buluyorum, evet. Ama gitmeni... Ona bir şey diyemem. Çünkü ben de giderdim.'' dedi elini topladığı saçlarından geçirip.
''Siz kavga ettiğinizde de gider miydin önceleri?''
Nehir kafasını salladı.
''Bu delirtirdi Karaca'yı. Yalnız kalmama müsaade de ederdi hep, ama içten içe delirirdi ben biliyorum. Nehir böyle, derdi. Yapacak da bir şey yok.''
''Seni olduğu gibi kabulleniyorsa, bana neden aynısını yapamıyor madem?'' dedim oturduğum yerde ona doğru eğilip. Nehir duygu dolu gözleriyle gülümsedi.
''Neden acaba?'' dedi yanıtı bariz olan soru için.
''Bak Azer, senin tanıdığın o güçlü, kimseye boyun eğmeyen, tek başına dimdik duran kadının arkasında küçük bir kız çocuğu var.''
''Saklıyor, ama fark ediyorum. Evet.'' dedim gülümseyerek.
''O kızın, onu sevecek birilerine ne kadar ihtiyacı var bilemezsin. Karaca ayakta, çok da güçlü, evet, ama bunun sebebi başka seçeneğinin olmaması. Çünkü o yaslanmak istediği zaman abisi durmadı arkasında, annesinin yanına onun göğsünde ağlamak için gittiğinde annesi onu kovdu yanından. Babaannesi ona 'sofrada kadınlar konuşmaz' dedi, amcaları 'kadının yeri evidir' dedi. Biri onu görsün diye feryat etti, ya görmeyi bırak kimse bakmadı bile.''
Nehir kendi hıçkırığını kontrol etmek için duraksadı.
''Bir parça sevgi için paraladı o kız kendini zamanında! Bir kelime için, bir şefkat zerresi için içi gitti de kimse görmedi!''
Söyledikleriyle gözlerimin dolmasını engellemeye çalışarak boğazımı temizledim ve gözümü Nehir'den çekip bahçeye diktim. Nehir, ona bakmam için bana yaklaştı.
''Sen bilmezsin bunu, ailesi olanlar bilmez. Ama yalnız olanlar, ailesi olmayanlar, sevilmeyen çocuklar... Onların bir ortak yanı vardır. Dünyanın neresinde olursa olsunlar, ne kadar farklı olsalar da bir ortak yanı vardır hepsinin.'' dedi şimdi daha sert bir sesle. Karşımda artık sadece Karaca için değil, kendisi için de konuşuyordu, farkındaydım.
''Neymiş o?'' dedim bakışlarımı ona çevirip.
''Biz çok üşürüz.''
Nehir'in kurduğu cümle bende tokat etkisi yaratırken, kendi gözünden düşen bir dümle yaşı silip konuşmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırt Sırta
Fanfic''Gözlerin, bana çok garip şeyler hissettiriyor.'' ''Ne mesela?'' dedim ben de fısıldayarak karşılık verirken. Durduğumuz yakınlıktan, konuşurken dudaklarım onunkilere değiyordu. Karaca gözlerini kapatıp gülümsedi. ''Nasıl anlatılır bilmiyorum ki.''...