Bölüm 86

576 55 32
                                    

Ayayayay ben geri geldim! Çok uzun zaman oldu, kusuruma bakmayın lütfen. Ceren beybi bir fikirle geldi, ben de hayali sahne yazmak yerine buraya yazmaya karar verdim. Çünkü devamında ne yazacağıma dair fikirlerim var ve uzun süredir Sırt Sırta'ya senaryo bulamıyordum.

Ama hasret bitti, buradayım. Çok özlendiniz, umarım yorum yaparsınız da burada buluşuruz :)



Azer

"Pardon pardon? Ben anlamadım."

Gedizler'in evinde salonda oturuyorduk. Balayından döneli birkaç gün olmuştu yalnızca. Bu onları uzun süre sonra ilk görüşümüz olduğundan, bir kahvaltı diye gelmiştik ama çoktan akşam olmuştu.

Karaca'nın sorduğu soruyla Nehir gülmemek için dudağını ısırmıştı ki Gediz utana sıkıla konuştu.

"Yani... Zaten samimi değiliz. Hatta hiç görüşmüyoruz. Ama..."

Kendini aklayamayacağını anlayınca Nehir araya girdi.

"Adam düğünümüze bile gelmedi. Yani bizim onunkine gitmemiz ne kadar doğru olur emin değilim ama... Gediz tamam diyince, böyle oldu işte."

Karaca hala şok içerisinde kaşları çatık dururken en sonunda ben Gediz'e döndüm.

"Ne demek lan benim ikiz kardeşim var?" dememle Gediz seslice ofladı.

"Abicim o iş öyle değil... Yani..." 

Gediz'in konuşmasına izin vermeden Nehir konuştu.

"Hikaye biraz uzun... Ama kıssadan hisse, üç gün sonra düğüne gidiyoruz." dediğinde kafamı iki yana salladım.

"Düğün sizin düğününüz. Allah artırsın, bir yastıkta kocasınlar." dediğimde Nehir bakışlarını Karaca'ya çevirdi. Ben de o tarafa baktığımda Karaca ayağa kalktı.

"Beyim benim yerime karar verdi görüyorsunuz. Onun sözü üstüne söz söyleyemem." dedi ve gözlerini kırpıştırıp bana döndü.

"Bey, ben tuvalete gidiyorum. Müsaaden var mıdır?"

Sesini bilerek inceltmiş ve gözlerine yapay bir masumiyet yerleştirmişti. Ağzımı açıp bir şey dememe kalmadan Karaca'nın surat ifadesi değişti, ve öfkeyle bana son bir bakış atıp salondan çıktı.


Bu olayın üzerine, beklenildiği gibi, Kartal'ın düğününde oturuyorduk şimdi. Oturduğumuz düğün masasında ben sessizce etrafı izliyordum ki yanındaki Nehir'le sohbet eden Karaca'ya baktım çaktırmadan. Aramız kötüydü. Oldukça.

Karaca'nın hamilelik haberini aldığımdan ve Arık'la beraber İstanbul'a geri döndüğümüzden beri her şey ters gidiyordu. Yanımızda Arık'la birlikte Çağatay için bir hedef tahtasıydık sanki. Arık Karaca'nın abisi gibiydi, onunla arasına mesafe asla koymazdı. Nitekim ben de isteyemezdim zaten. Ama şimdi işler gitmesi gerekenden de kötü gidiyordu. 

Tek istediğim ailemi korumaktı ve her şey bu kadar tehlikeliyken, biz Çağatay'ın yapacağı bir hamleyi beklerken Karaca'nın daha dikkatli olması gerekiyordu. Onu uyarmalarımın hiçbirini takmadığı, sözümü asla dinlemediği gibi her konu açıldığında aramıza daha çok mesafe giriyordu. Gözlerindeki öfkeyi görebiliyordum. Onu kontrol etmeye çalıştığımı sanıyordu, ki belki biraz buna çalıyordum, ama niyetim iyiydi. Onu, karnındaki bebeğimizi ve yeni kurduğumuz ailemizi güvende tutmaya çalışıyordum.

Karşımda oturan ve çalan ritimlere oturduğu yerden el şaklatan Yılmaz hevesle bize döndü.

"Abim, hadi biz de oynayalım!" dediğinde ona sert bir bakış atmamla suratı anında düşerken Karaca alayla güldü.

Sırt SırtaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin