Ben geldiiiiiiim. Satır arası yorumları bekliyorum, şöyle buyrun efenim:
Gün içerisinde ne giymem gerektiğini en az otuz defa düşündüğüme emindim. En sonunda siyah saten bir gömlek ve bir toplantı için uygun olduğum pantolonumu giymeye karar verdim. Aynada kendime hafif bir makyaj yaparken ellerimin titremesini nikotin eksikliğine veriyordum, öyle olmasa bile bu fikir beni rahatlatıyordu. Eve dönmeden önce bakkaldan bir paket sigara almam gerektiğini not ettim aklıma. Gün içerisinde Nehir'le konuşmuştum ve haftaya dışarı çıkmak için sözleşmiştik. Umut'un da beni özlediğini söylemişti ki ben de onu çok özlemiştim. Çok akıllı ve uslu bir çocuktu. Amcama çekmediği kesindi.
Makyajımı tamamlayıp aynada kendime baktım ve derin bir nefes aldım.
''Kendine gel Karaca, ilk iş görüşmen mi bu senin?'' dedim kendi kendime. Arabayla gidecektim ve İstanbul trafiğini göz önünde bulundurunca artık çıkmam gerektiğini düşünüp ayaklandım.
Evden çıkmamdan yaklaşık bir buçuk saat sonra, Azer Kurtuluş bütün ihtişamıyla karşımda oturup önündeki bifteği kesiyordu. Benden önce restorana gelmiş, beni sanki bir arkadaşını karşılar gibi karşılamış, üstüne yemek tavsiye etmiş ve hatta aralarda şaka yaparak beni güldürmeye çalışmıştı. Bütün bunlara ne anlam vereceğimi bilmiyordum ama keyfim yerindeydi.
Son yarım saattir sürekli çalan telefonunu belki de sekizinci defa meşgule atıp iç çekti.
''Bir bakın isterseniz.'' dedim yediğim eti çiğnemeyi bitirdikten sonra. Kafasını iki yana salladı.
''Yok, gerek yok.'' dedi hafifçe gülümseyip.
''Önemli bir şey olmasın?'' dedim önümdeki şaraptan yudum almadan önce.
''Değildir. Beğendiniz mi eti?'' dedi çatalıyla tabağımı işaret ederek.
''Çok güzelmiş. Teşekkür ederim tavsiyeniz için.'' dedim kafamı sallayıp.
''Belirli bazı konular var, onlarda kesinlikle anlaşmamız gerekiyor.'' dedi istifini bozmadan yemeğe devam ederken. Bir iş toplantısından ziyade, iki kişi yemeğe çıkmışız gibiydi. Herkese korku salan, hatta tanıştığımızda beni bile geren Azer Kurtuluş, karşımda oldukça rahat bir şekilde konuşuyordu benle. Kendisinden beklemediğim kadar gülümsüyordu mesela, keyfi yerinde gibiydi. Ki bir iş toplantısı için neden bu kadar keyifli olduğunu anlamamıştım.
''Tabii ki. Başlayın siz.'' dedim şartlarını sunması için.
''Size her zaman ulaşabilmem gerekli. Saat kaç olursa olsun, hangi gün olursa olsun.''
''Tek müvekkilim siz değilsiniz Azer Bey, bunun pek mümkün olduğunu sanmıyorum.''
''Aylık kazancınız ne kadar?'' dedi masada ellerini birleştirip.
''Bunu neden soruyorsunuz?''
''Büronun size aylık kazancının iki katı vaat edebilirim çünkü. Sadece bana çalışmanız karşılığında.''
Şaşkınlıkla gözlerimi açtım. Bunu beklemiyordum. Kontrol manyağı olduğunu biliyordum, ama bu kadarı garip gelmişti.
''Daha aylık ücretimi duymadınız bile.'' dedim sessizce. Eğleniyormuş gibi bana baktı.
''Yani?'' dedi gülerek. Rahatlığına ben de gülerek karşılık verdim. Birkaç saniye ikimiz de konuşmadan birbirimize baktık. Kendimi gözlerimi kaçırmam gerektiğine ikna edecektim ki, yanımıza biri geldi. Azer de bakışlarını benden ayırıp adama çevirince kaşlarını çattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırt Sırta
Fanfiction''Gözlerin, bana çok garip şeyler hissettiriyor.'' ''Ne mesela?'' dedim ben de fısıldayarak karşılık verirken. Durduğumuz yakınlıktan, konuşurken dudaklarım onunkilere değiyordu. Karaca gözlerini kapatıp gülümsedi. ''Nasıl anlatılır bilmiyorum ki.''...