Bölüm 8

1.1K 81 32
                                    


Arkadaşlar günde 3 bölüm nedir, biri beni durdursun.

''Eee?''

Karşımda heyecanla oturan Nehir'e bakıp gözlerimi devirdim ve sigaramdan bir nefes aldım.

''Ne ee?'' dedim anlamsızca kafa sallayıp.

''Kızım, nasıl geçti buluşma?'' dedi yerinde kıpırdanarak.

''Çok güzel. Yaza nikah var. Hayır baştan haber veriyorum altın uçuyor çünkü, sonra zor durumda kalma.'' dedim düz bir surat ifadesiyle. Nehir gözlerini devirip saçlarını tek omzunda topladı.

''Karaca!'' dedi uyarır gibi.

''Güzeldi işte, nasıl olsun. Düzgün bir insan.'' dedim omuzlarımı silkip.

Gerçekten güzel geçmişti. Behzat samimi, saygılı bir adamdı. Sınırlarımı zorlamamış, konuşmak istemediğim konuların üstünde durmamış, ilişkinin ilerlemesi için de ısrar etmemişti. Şimdilik sadece sohbet eden iki insandık, ben istemediğim sürece de daha fazlası için zorlamayacağını söylemişti. Geçen hafta kahveye çıktıktan sonra, iki gün önce iş yerime öğle yemeğine çıkarmaya gelmişti beni. Bu akşam da yemeğe çıkmak istiyordu, çünkü yakında göreve gidecekti.

''Güzel ne ya? Detay ver detay.'' dedi ayağını uzatıp bacağımı dürterken.

''İyi bir insan işte Nehir.'' dedim sıkkın bir şekilde.

''Ay iyiyse cami yaptırsın.  Ben onu mu soruyorum?''

''Ya neyi soruyorsun acaba sabahtan beri geçtin karşıma dürtüp duruyorsun beni!''

''Kalbin çarpıyor mu, ellerin titredi mi mesela? Bir şey anlatırken cümlenin ortasında heyecanlanıp ne diyeceğini falan unuttun mu?''

''Nehir'cim ben senin o dediklerini en son ilkokulda 23 Nisan şiiri okumak için kürsüye çıktığımda yaşadım güzelim.''

Koca bir yalandı. Daha iki gün önce yaşamıştım, Azer Kurtuluş'la olan toplantımda. Kendi önümdeki dosyalara bakarak bir şeyler anlatırken, kafamı kaldırdığımda beni izlediğini görmüş ve göz göze gelince ne dediğimi unutmuştum.

''Hayır bana bile yalan söylemeyi deniyorsun, sana ne diyeyim bilemiyorum.'' dedi ve ardından sıkıntıyla iç çekti.

''Neyse, ben anlayacağımı anladım. Sende tık yok. Yürümez bu iş.'' dedi omuzlarını silkip.

''Zaten adamı nikahıma almayacaktım Nehir. Ama, akşam yemeğe çıkacağız tekrar.''

''Bu ne hız?'' dedi şaşkınlıkla.

''Operasyonları var.''

''Ha, doğru.''

Dürüst olmak gerekirse, Behzat'la geçirdiğim vakitlerde beni heyecanlandıran tek kısım, operasyonlardan bahsettiği kısım olmuştu. Çukur kadınlarından biri olarak, babam sağolsun silah kullanmayı biliyordum. Bu yüzden konuştuklarımız arasında ilgimi çeken tek kısım burasıydı. Behzat biraz şaşırmıştı bu duruma, bir kadının silahları bilmesi ve ilgili olması alışkın olduğu bir konu değildi. Beni yargılayıp yargılamadığına emin değildim, biraz gelenekçi bir adama benziyordu aslında. Ama yargılamışsa bile şimdilik susmuştu.

''Eee, saat dört oldu!'' 

''Yani? Hani işin yoktu bugün?'' dedim kaşlarımı çatıp.

''Karaca, siz yemeğe gitmeyecek misiniz? Gidip alsana duşunu, saçın var makyajın var...''

''Yoo, yok.'' dedim gayet rahat bir şekilde. Nehir artık bilmem kaçıncı kere gözlerini devirince üfleyerek sigaramı söndürdüm.

''Sal beni Nehir, sal!'' dedim ve ayağa kalktım.

Sırt SırtaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin