Önce sinirlenip, ardından yumuşayıp, en sonunda ne hissedeceğimizi bilemediğimiz bir bölüm bırakıyorum buraya. İyi okumalar :)
Yorumları bekliyorum...
Yaklaşık 6 saattir, yerimden kalkmadan belge inceliyordum. Ben bazılarını incelemeyi bıraktıkça, Yılmaz ve Gediz yenilerini çıktı alıp önüme koyuyordu. Oturduğum masa zaten dağ gibi olmuştu, onun dışında yer kalmadığı için yenilerini çaprazımdaki masaya yığıyorlardı. En sonunda, Yılmaz şirketin işlerinin normal devam etmesi için birileriyle görüşme yaparken, Gediz Azer'in ofisindeki koltuğa dört bir yanında kağıtlarla çökmüş, ben de Azer'in masasında oturuyordum. Gözlerimin yanmasıyla kafamı kaldırıp Gediz'e baktım.
''Yanında göz damlası olma ihtimali yüzde kaç?'' dedim bir umut. Gediz şakaklarını ovuşturarak bana döndü.
''Ne yazık ki yok. Aldıralım mı?''
''Aslında iyi olur ya. Acısından konsantre olamıyorum.'' deyince kafasını salladı ve Azer'in asistanına haber vermek için odadan çıktı. Bir süre gözlerimi dinlendirdikten sonra tekrar önümdeki kağıtlara bakacaktım ki içeri geri girdi ve koltuğa oturmak yerine masanın önünde durdu.
''Karaca, hadi kalk bir şeyler yiyelim.''
''Hayır dedim ya Gediz.'' dedim bıkkın bir şekilde.
''Hayır diyeli 3 saat oldu. 6 saattir oturuyorsun, kızım şöyle durmana içim el vermiyor. Hadi, bir kalk.'' dedi yumuşak bir sesle ellerini masaya koyup. İnatla kafamı iki yana salladım. Ardından dikkatini dağıtmak için konuştum.
''Nehir'e haber verdin mi?''
''Yok, vermedim. Bugün Umut'un basketbol maçı vardı, ona gidecekti. Dikkati dağılsın istemedim.'' dedi masumca. Mecalim kaldığı kadarıyla gülümsedim.
''İyi yapmışsın. Bilse ne değişecek zaten, boşuna sıkılmasın.'' dedim onu onaylayıp. Kapının çalmasıyla ikimiz de o tarafa baktık.
''Karaca Hanım, Gediz Bey, İpek Hanım geldi. Sizinle görüşmek istiyor.'' dedi asistan kapıyı aralayıp. Gediz bana döndü.
''Ne işi var ya onun burada?'' dedi kaşlarını çatıp. Gözlerimde alaycı bir bakışla Gediz'e baktım.
''Kazandığını sanıyor ya, şovunu yapmaya gelmiştir.'' dedim ve ardından asistanına döndüm.
''Yolla gelsin.'' dedim sert bir sesle.
''Karaca, zaten yorgunsun, bir de onunla mı uğraşacaksın?'' dedi Gediz hemen ama onu dinlemek istemiyordum. Öfkeme ihtiyacım vardı ve İpek'i görmek beni delirtecekti, ona emindim.
İpek'ten önce, topuklu ayakkabılarının mermer zeminde bıraktığı ses geldi. Ardından, omuzlarına attığı ceketi, her zamanki gibi dekolteli ve vücudunu gösteren elbisesi ve yapılı saçlarıyla, dudaklarında samimiyetsiz bir gülüşle içeri geçti.
''Rahatsız etmiyorum umarım. Meşgul değilsiniz değil mi?'' dedi güya nazik bir şekilde. İstifimi bozmadan kafamı salladım.
''Hoşgeldiniz.'' dedim normal bir sesle.
''Hoşbuldum Karaca. Gediz, seninle de görüşmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Nasılsın?'' dedi İpek sanki kendi ofisiymiş gibi bir rahatlıkla ceketini omuzlarından alıp sandalyenin arkasına atarken. Bacak bacak üstüne atıp masanın önündeki sandalyeye oturdu ve saçlarını tek omzunda topladı.
''Oyun oynamaya halim yok İpek.'' dedi Gediz buz gibi bir bakışla.
''Oyun mu?'' dedi İpek şaşkınca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırt Sırta
Fanfiction''Gözlerin, bana çok garip şeyler hissettiriyor.'' ''Ne mesela?'' dedim ben de fısıldayarak karşılık verirken. Durduğumuz yakınlıktan, konuşurken dudaklarım onunkilere değiyordu. Karaca gözlerini kapatıp gülümsedi. ''Nasıl anlatılır bilmiyorum ki.''...