Bölüm 13

1.4K 88 16
                                    


Selamlar, gecikme için kusura bakmayın. Ama bence bu bölümle gönlünüzü aldım ;)

Satır arası yorumları da bekliyorum. Biyroon...

''Yılmaz, bir oturabilir misin artık?'' dedim belki 800.kere. Yılmaz odada volta atıp sürekli telefonuna bakıyordu.

''Mahvedecek beni.'' dedi kendi kendine. Gözlerimi devirip iç çektim.

''Ya seni niye mahvetsin? Düşen benim. Ayrıca kırık da değilmiş bak, çatlakmış sadece. Alçı bile yok, sargıya aldılar.''

Yılmaz ikna olmamış gibi bana baktı. Tekrar derin bir nefes alıp onu ikna etmeye çalışmanın yersiz olacağını fark ettiğimde yatağa geri uzandım ve kafamı pencereye çevirdim. Aslında şu an hastanede durmamız bile saçmaydı, ama Yılmaz bana sormadan Azer'e haber vermişti ve şimdi onun gelmesini bekliyorduk. Kapının açılmasıyla ikimiz de kapıya döndük. Azer önce Yılmaz'a, ardından bana baktı. Hızla yanıma yürüyüp koluma doğru eğildi.

''İyi misin? Canın acıyor mu? Ne dedi doktor?''

Azer'in bu ciddi haline gülümsedim ancak yüzüme bakmıyordu bile.

''Çatlakmış sadece abi.'' dedi Yılmaz miyavlar gibi bir sesle.

''Ağrın var mı?'' dedi bu sefer gözlerime bakıp. Gülümsememi bastırmaya çalışıp kafamı iki yana salladım.

İstediği cevabı almış olacak ki kafasını sallayıp duruşunu dikleştirdi ve Yılmaz'a döndü. Suratını göremediğim için nasıl baktığını bilmiyordum ama Yılmaz'ın ifadesinden pek hoş bir bakış attığı söylenemezdi.

''Lan gerizekalı, ben seni eve niye yolladım?'' dedi Yılmaz'a doğru yavaşça bir adım atarak.

''Abi, iyiydi zaten. Giyinmeye gitti, bir baktım düşmüş.'' dedi Yılmaz panikle.

''Bir baktın düşmüş, öyle mi? Ben göstereceğim sana düşmeyi Yılmaz. Sen bekle.'' dedi parmağını sallayıp.

''Azer, gidebilir miyiz artık?'' dedim araya girip. Anında tavrını değiştirip bana döndü.

''İlaç, serum merum yok mu?''

''Ya abi kardeş ne abarttınız, yok bir şey. Sardılar işte. Hastane kokusu sindi üzerime, gitmek istiyorum.'' dedim yatakta doğruldum. Kolumun durumunu unutup ayakkabılarıma uzanınca dudaklarımdan acı bir inleme döküldü.

''Kızım ne yapıyorsun ya!'' dedi Azer ve yanıma yürüdü.

''Bekle, ben yardım edeyim.'' dedi ve ayakkabımı aldı.

''Yok artık Azer!'' dedim gözlerimi açıp.

''Yok Azer mazer!'' dedi ve ayakkabımı giydirdi. Diğerine ulaşırken Yılmaz'a döndü.

''Siktir lan buradan, depoların başına. Haydi!'' 

Yılmaz bunu bekliyormuş gibi koşarak odadan çıkınca kendimi tutamayıp güldüm. Ayağa kalktığımda etrafa bakındı.

''Eşyan falan yok mu?''

Şimdi odada ikimiz kalınca, hele de Yılmaz'dan bazı şeyleri öğrendikten sonra, Azer'in gözlerine bakarken söylediği şeyi dinlemeyi unutuyordum. 

''Hı?'' dedim gözlerimi gözlerinden çekerek. Azer hafifçe gülümsedi.

''Eşyan diyorum, yok mu?''

''Yok.'' dedim yerimde dikilmeye devam ederek. Konuşmak istiyordum, bildiğimi bilsin istiyordum. Bildiğimi bilsin ki, yarım kalmayalım.

''E daha dikilecen mi öyle?'' dedi gülerek. Ben de gülüp kapıya doğru yürüdüm. Çıkışa ilerlerken aniden duraksadım.

Sırt SırtaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin