Yorumlara bekliyoruuum.
Azer
''Neyin var lan senin?'' dedim ayağımla Gediz'in ayağını dürterek. Sabahtan beri ofisteydim, kafamı kaldıracak zamanım olmamıştı. Arada bir telefonuma arka plan yaptığım Karaca'nın resmine bakıp iç çekmek dışında yerimden kalkmamıştım. En sonunda Gediz oldukça suratsız bir şekilde hiçbir şey söylemeden gelip masamın önündeki sandalyeye oturup yerdeki halıyı izlemeye başlamıştı. Konuşması için beklemiştim ama hiçbir şey demeyince yerimden kalkıp karşısına oturdum.
''Oğlum konuşsana!'' dedim tekrar dürterek. Yavaşça kafasını kaldırıp iç çekti.
''Ben gerizekalıyım.''
Söylediği şey üzerine hafifçe güldüm.
''Ve?''
Gediz gözlerini devirip ayağa kalktı ve cama doğru yürüdü.
''Geri dönüyorum.'' dedi bana bakmadan.
''Ne? Ne demek geri dönüyorum? Nereye geri dönüyorsun?'' dedim ben de ayağa kalkıp.
''Muğla'ya.'' dedi sert bir sesle.
''Ne saçmalıyorsun oğlum sen?'' dedim kaşlarımı çatıp sinirle.
''Dönüyorum oğlum işte. Sorma, zorlama. Dönüyorum, bitti.''
''Bitti? Ha sen bitti dedin bitti öyle mi?'' dedim bağırarak.
''Azer bir sal beni ya!'' dedi Gediz de bağırarak.
''Ulan sen ne saçmaladığının farkında mısın? Gediz bak-''
Telefonumun titremesiyle masama geri yürüdüm. Mesaj atanı tanımıyordum ama Selim Koçovalı'nın attırdığını biliyordum.
''Kardeşim, benim şimdi gitmem gerekiyor, Karaca'nın babasıyla görüşmem lazım. Ben işimi bitiriyorum, seni arıyorum, sen de attığım konuma geliyorsun. Bu meseleyi konuşuyoruz.''
''Konuşulacak bir şey yok Azer. Gidiyorum dedim.'' dedi Gediz bitkin bir şekilde.
''İzin verirsem gidersin.'' dedim omuzlarımı silkerek. Gediz sinirle çenesini sıkıp bana baktı.
''Senden mi izin alacağım lan? Adana seninse, Muğla benim. İstanbul ikimizin de değil.''
''Hah, bak onu çok doğru dedin.'' dedim ve ona doğru yürüyüp elimi omzuna koydum.
''Peki biz buraya niye geldik?'' dedim kelimelerin üstüne basarak. İç çekti ama yanıt vermedi, gerek de yoktu zaten çünkü ben biliyordum.
İstanbul bizim olacaktı, bu yüzden çıkmıştık yola.
''Anlaştık mı? Anlaşıldığımı düşünüyorum.'' dedim işaret parmağımla kendimi göstererek. Ardından koltuğumun arkasında asılı duran ceketimi alıp çıktım.
Hadi bakalım Selim Koçovalı, dedim kendi kendime.
İnşaatı yarım kalmış bir binanın önünde durdum. Konum burayı gösteriyordu, zaten buluşmak için merkezi bir yer seçmesini de beklemiyordum. Arabadan inip binaya girdim. Sadece Selim Koçovalı'yı görmeyi beklerken, kardeşiyle hararetle bir şeyler tartıştığını görünce kaşlarımı çattım. Salih beni görünce gülümsedi.
''Aaa, Ağzerciğim, hoş geldin yav!'' dedi keyifle. Selim Koçovalı da boğazını temizleyip ciddiyetle bana döndü.
''Hoşbuldum. Yani umarım hoşbuldum.'' dedim yanlarına doğru yürürken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırt Sırta
Фанфіки''Gözlerin, bana çok garip şeyler hissettiriyor.'' ''Ne mesela?'' dedim ben de fısıldayarak karşılık verirken. Durduğumuz yakınlıktan, konuşurken dudaklarım onunkilere değiyordu. Karaca gözlerini kapatıp gülümsedi. ''Nasıl anlatılır bilmiyorum ki.''...