Kara kızımızın da ölüşünün ve artık tescilli bir şekilde yarım kalışımız üzerine bir bölüm yazdım. Medyadaki şarkıyı ne zaman açmanızın en uygun olacağını da yazdım ileride. Şarkıyı açtıktan sonra okuyacağınız kısım, umut ettiğimiz ve bence hak ettiğimiz ama alamadığımız bütün sahneler için. Yazarken benim içimde bir şeyler koptu sanki, arada size bir şeyleri hatırlatacak birkaç cümle de bıraktım. Ama bu sefer içimizi dağlamak yerine, iyi geleceğini düşündüğüm şekilde kullandım onları. İyi okumalar.
''KARACA!''
Adımın Azer tarafından bağırılmasını duymamla, göz yaşlarımın akmaya başlaması bir olmuştu. Çağatay'ın odadan fırlamasının ardından, ben de dışarı koşacaktım ki arkasını dönüp beni durdurdu. ''Sen, burada kalıyorsun.'' dedi beni zaten moraran kolumdan tutup. Canımı daha çok acıtacak olmasına rağmen sinirle kolumu geri çektim.
''Senin, hiçbir gücün kalmadı artık. Bu an, senin sonunun başlangıcı Çağatay Erdenet.''
Çağatay gözlerini kısarak bana döndü ve belinden silahını çıkartıp alnıma doğrulttu.
''Onları, gözünün önünde öldüreceğim. İzlemek istersen, pencereden bakman yeterli.'' dedi kafasıyla odamın penceresini işaret ederek. Ardından silahını indirip odadan çıktı. Burada asla durmazdım. Ne Azer'e ne de babama ve amcama bir şey olmasına izin vermeyecektim. Kapıdan çıkacağım sırada, biri önümü kesti.
''Naber?''
Şaşkınlıkla Kulkan'a baktım.
''Napıyorsun sen burada?'' dedim ama dediğimi duymamış gibi bileğimden tutup beni Çağatay'ın gittiği yerin tam tersine sürüklemeye başladı.
''Kulkan!'' dedim onca kurşun sesinin arasından kendi sesimi duyurabilmek için bağırarak.
''Kızım sana yardım ediyorum, bir sus!'' dedi bana bakmadan hızla yürümeye ve beni de peşinde çekiştirmeye devam ederek. En sonunda evin arka bahçesine çıktığımızda bileğimi bırakıp bana döndü.
''Sizinkiler seni almadan gitmeyecekler belli, ama Çağatay'ın ordusuna karşı gelebilecek kadar kabalık da değiller. Ölecekler.'' dedi gözlerime bakıp.
''Bunu demeye mi geldin?'' dedim sinirle.
''Ölmelerini istemem. Abimi bitirmek için onlara ihtiyacım var. O yüzden,'' dedi ve derin bir nefes alıp eliyle ileriyi işaret etti.
''Şu ağaçların arasından geçip, sıra ağaçlar bitince sola döneceksin. Orası seni sizinkilerin yanına çıkartmış olur. Geri çekilmelerini söyle, şimdi başaramazlar. Şimdi değil.''
''Beni dinleyeceklerini mi sanıyorsun?''
Kulkan tek kaşını kaldırıp kafasını eğdi.
''Suratını ve boynunu görünce abimi öldürmeden gitmezler diye düşünüyorum. Ama dinleyen birini uyarmak zorundasın. Çağatay'dan intikamı alacaksınız. Ama şimdi devam ederseniz, hepiniz ölürsünüz.'' dedi ve gitmem için eliyle işaret yaptı.
''Daha bakacan mı Karaca? Hadi git!'' dedi bağırarak.
''Kulkan!'' dedim arkamı dönmeden önce.
''Ne var?''
''Teşekkür ederim.'' dedim ciddi bir şekilde.
''Hadi git.'' dedi Kulkan da sadece ve geldiği yere geri döndü. Ayaklarım yere değmiyormuş gibi hızla ağaçların arasından geçerken, aklımdan geçen tek şey kimsenin ölmemesiydi. Babamı da, Azer'i de amcamı da biliyordum; gözlerinin nasıl dönmüş olabileceğini de biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırt Sırta
Fanfic''Gözlerin, bana çok garip şeyler hissettiriyor.'' ''Ne mesela?'' dedim ben de fısıldayarak karşılık verirken. Durduğumuz yakınlıktan, konuşurken dudaklarım onunkilere değiyordu. Karaca gözlerini kapatıp gülümsedi. ''Nasıl anlatılır bilmiyorum ki.''...