Bölüm 21

1.3K 84 22
                                    

Arkadaşlar, yorum atan herkese ayrı ayrı teşekkür ederim. Aldığım dönütlere göre belli ki o halvet bölümü ya yazılacak, ya yazılacak. Sizi kıracağıma kafamı kırarım, o yüzden bir iki bölüme halvet fc yi buraya bekliyorum. Vuslat yakındır.

Bence oldukça duygusal bir bölüm oldu, tekrar yorumlara bekliyoruuum :)

''Ya anne o oraya değil diyorum sana!'' 

Umut'un Nehir'in elinden maketin parçasını almasıyla dudaklarımın arasından kahkaham patladı.

''Oğlum oraya değil o parça, bak şurası işte onun yeri.'' dedi Nehir ısrarla. An itibariyle, Nehir, Umut ve ben yan yana yere oturmuş, Umut'a yeni aldığımız maketi yapmakla uğraşıyorduk. Daha doğrusu, Nehir yardım etmeye çalışıyor ama işi daha beter hale getiriyor, ben de ikisini gülerek izliyordum.

''Anne hayır!'' dedi Umut tekrar ve Nehir iç çekip ayağa kalktı.

''Sana yardım etmeye çalışanda kabahat.'' dedi kendi kendine ve telefonuna ulaştı. Mesajlara kaşları çatık baktıktan sonra Umut'a döndü.

''Umut, senin bir ödevin mi var?''

Umut'tan ses çıkmayınca bu sefer ben kafamı kaldırıp Nehir'e baktım.

''Sen nereden biliyorsun çocuğun ödevi olduğunu?'' 

''Whatsapp'ta anneler grubu var. Kendimi kesmek istiyorum mesajları okudukça ama yapacak bir şey yok. Her şeyden haberdar olmamın tek yolu bu.'' dedi burnunu kırıştırıp.

''Anneler grubu mu?'' dedim ürpererek. Nehir hüzünle kafasını salladı.

''Karaca... Yaptıkları kekleri falan bile atıyorlar.'' dedi fısıldayarak. Elimi azıma götürüp şaşırmış gibi bir ses çıkardım.

''Yok artık.'' dedim gözlerimi açıp.

''Kızım, bir kere haftalık buluşmalarına gideyim dedim; fazla pembeden ve dantelden hastaneye kaldıracaklardı beni.''

''Ödev neymiş peki?'' dedim ben de ayağa kalkıp.

''İşte onu anlamadım. Umut, kime diyorum oğlum ben?''

Umut yine kafasını kaldırmayınca Nehir kaşlarını çatıp oğlunun yanında dizlerinin üzerine oturdu.

''Umut'um, annecim söylesene ne olduğunu. Bak son dakikaya kalırsa yetiştiremeyiz-''

''Ben yapmayacağım o ödevi.'' dedi Umut kafasını kaldırmadan omuzlarını silkerek.

''O ne demek?'' dedi Nehir hala yumuşak bir sesle konuşarak.

''Yapmayacağım işte.''

''Canını sıkan her neyse, bize anlatabilirsin Umut. Belki yardımcı olabiliriz sana.''

''Teyze istemiyorum anlatmak falan.'' dedi kafasını kaldırıp. 

Bu yeni çıkmıştı. Son bir haftadır, bana adımla hitap etmek yerine 'teyze' diyordu. İlk söylediğinde Nehir'le yan yanaydık, ikimiz de şokla kafamızı kaldırıp ona bakmıştık. Buna çok sevindiğimi, ama neden fikrinin değiştiğini sormuştum ona. 'Sen annemin kız kardeşiysen, benim de teyzemsin.' demişti. Üzerinde durmamıştım, çok mutlu olmuştum, ama yine de sorgulamamıştım. Şimdiyse, bir sebebi olduğunu düşünüyordum.

''Ödev ne ödevi Umut?'' dedi Nehir en sonunda sinirlenerek. Sinirlendiği şey ödev falan değildi, farkındaydım. Umut'un ondan bir şeyler saklamasına, canını sıkan her neyse içine atmasına sinirlenmişti. Hayatını adadığı oğlunun, mutsuz olmasına, canının sıkkın olmasına katlanamıyordu. Bu hep böyleydi. Hala deliydi aslında Nehir, şimdi daha kontrollü bir deliydi sadece. Bir keresinde Umut'un canı sıkkın diye kendi iş yerine de, benim iş yerime de kendi babasının öldüğü yalanını söylemiş, izin almış ve Umut'u lunaparka götürmüştü. 

Sırt SırtaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin