*insert zılgıt sound*
Elif halvet yaz dendi, bekliyoruz dendi, haydi ne duruyorsun dendi ve Elif sizi dinledi. Gittim kendime bir tabak çilek koydum, yerken de halvet yazdım. Yazdıktan sonra yarın sabah atıp sinirinizi bozmak istedim ama başımda yeterince beddua var yenilerini hiç çekemem. Hatta biraz olumlu duaya ihtiyacım da var, müsait olursanız ufak bir hayır duanızı ya da herhangi iyi dileklerinizi memnuniyetle alırım.
Hala anlamayanlar varsa diye diyorum, bölüm fesfena +18, haberiniz ola.
Bu arada, ileride okuyacağınız gibi Yılmaz'ların yaptıklarını inanılmaz saçma ve uygunsuz buluyorum ben aslında, ama dizide de olaylar öyle olunca, işler boka sarmasaydı acaba nasıl olurdu diye düşünerek yazdım. Onu da söyleyeyim dedim. Siz de benim gibi düşünüyorsanız, çok takılmayın, gülmeye bakın derim.
Yorumlarda bekliyorum,
Biyrooooon....
Nikahın, bolca oynamanın, bir noktada Fadik Teyze'nin kurban kesmesinin ve sonra yine oynamanın ardından en sonunda Azer'in ne zaman aldığını bilmediğim, oldukça lüks bir eve gelmiştik. Burayı beğenmezsem başka bir yer de bulabileceğini söylemişti ama gördüğüm saniye ısınmıştım eve. Daha içi bomboştu, yatak odası dışında tabii.
Odaya girer girmez yatakta gördüğüm gül yapraklarından olma kocaman kalple bir kahkaha attım.
''Bunu bana senin yapmadığını söyle?'' dedim Azer'e bakıp. Azer benimle aynı şaşkınlıkla süslemeye baktı ve gözlerini devirdi.
''Mutfağa birkaç bir şey koysun diye anahtarı bizimkilere vermiştim. Ondan.'' Kafamı sallayıp odanın içine doğru yürüdüm.
''Evet, ne diyorduk?'' dedi Azer telefonunu yatağın öteki köşesine bakmadan fırlatarak. Yatakta gelip dibime oturunca kıkırdadım.
''Ne diyorduk?'' dedim anlamamış gibi.
''Şey diyorduk, benim senden bir intikam alacağım vardı.''
''Mekandaki olaydan sonra...'' dedim yeni hatırlamış gibi. Aslında unutmamıştım tabii ki ama Azer'in kendi ağzıyla o gün ne kadar zor duruma düştüğünü söylemesini istiyordum.
''Ne gibi bir plan var aklında?'' dedim masum bir sesle. Azer'in zaten koyu kahverengi olan gözleri daha da kararırken sertçe yutkundum.
''Anlatırdım da... Bence uygulamalı olarak göstersem daha uygun olur diye düşünüyorum.'' dedi derin bir sesle. Heyecanımı belli etmemeye çalışıp kafamı salladım. Azer, sanki kendini uzun süredir zor tutuyormuş gibi bir şevkle dudaklarımızı birleştirince, hiç vakit kaybetmeden ellerimi saçlarına geçirdim. Saniyeler içinde olduğum koltukta arkama yaslanmış, Azer tek diziyle bacaklarımı aralamış ve ellerinden bir tanesini beyaz elbisemin arkasına götürmüştü. İlk düğmeyi açtıktan sonra eli bir sonrakine gitti ve ardından parmaklarını onlarca düğmenin üzerinde gezdirince geri çekildi. Kaşları çatık bir şekilde bana bakarken kendimi tutmayıp kahkaha attım.
''Bilerek o düğmeleri eklettim.'' dedim gülmeye devam ederken.
''Ha bana ızdırap olsun diye?'' dedi Azer inanamıyormuş gibi.
''Sabırsızken, gözüme çok hoş gözüküyorsun.'' dedim bedenimi onunkine yaklaştırıp.
''Sen var ya Karaca Kurtuluş...'' dedi kulağıma doğru ve tekrar beni öpmeye başlayıp düğmeleri açmaya devam etti. Bu sefer uzun uzun öpmek yerine, dudaklarıma kısa ve sert öpücükler bırakıyor, benim daha fazlasını istememe sebep oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırt Sırta
Hayran Kurgu''Gözlerin, bana çok garip şeyler hissettiriyor.'' ''Ne mesela?'' dedim ben de fısıldayarak karşılık verirken. Durduğumuz yakınlıktan, konuşurken dudaklarım onunkilere değiyordu. Karaca gözlerini kapatıp gülümsedi. ''Nasıl anlatılır bilmiyorum ki.''...