Yorumlarda pusuya yatmış bekliyor olacağım. Biyron efendim...
Telefonu kapatıp ayağa fırladım.
''Benim gitmem gerekiyor, kusura bakmayın.'' dedim hızla.
''Bekle bırakayım seni.'' dedi Behzat da ayaklanıp. Kafamı iki yana salladım.
''Arkadaşımla ilgili bir mesele. Gitmeliyim. Sonra görüşürüz.'' dedim Behzat'a ve bana karşı çıkmasını beklemeden mekandan fırladım. Yoldan taksi çevirip eve giderken sürekli bacağımı sallıyordum. Akın'ın evimde olması hiç iyi bir haber değildi. Kavga çıkarmaya geldiğine emindim, asıl merak ettiğim şey, babamın neden onu durdurmadığıydı. Koçovalılardan saklanmıyordum zaten, ama babamın bile benimle görüşmediğini düşündükleri için ve beni sildikleri için bana dokunmuyorlardı. Şimdi ne değişmişti?
Taksiye para verip üstünü beklemeden indim ve apartmandan içeri girdim. Merdivenleri çıkarken bir yandan bütün ihtimalleri düşünüyordum, Nehir'in Akın'ın kafasında vazo patlatmış olma ihtimaline kadar. Kapıyı hızlıca çalmamla Nehir kapıyı açtı.
''Ne işi var bunun burada?'' dedi sinirle fısıldayarak.
''Hiçbir fikrim yok Nehir.'' dedim ve içeri daldım. Akın, salondaki koltukta sanki yıllardır geldiği ve bildiği bir evmiş gibi rahatlıkla oturuyordu.
''Akın?'' dedim karşısında dikilerek.
''Kardeşçik, hoşgeldin.'' dedi ve o da ayağa kalktı. Salona bakınıp Umut'un burada olup olmadığını kontrol ettim. Çalışma odasında maket yapıyor ya da uyuyor olmalıydı.
''Ne işin var burada?'' dedim gözlerimi kırpmadan.
''Bence sen gayet iyi biliyorsun Karaca.'' dedi ellerini cebine sokup. Ona olan tavrımı görüp ciddileşmişti.
''Bir şey bilmiyorum. Ondan soruyorum zaten. Neden buradasın?'' dedim hızlı hızlı konuşarak.
''Yedi yıl oldu görüşmeyeli. Bana söyleyeceğin bu mu?''
Küçük bir kahkaha atıp elimdeki çantayı yanındaki koltuğa fırlattım.
''Yedi yıl oldu, sen beni aramayalı. Benim zaten sizi aramak gibi bir seçeneğim yoktu, beni evden afaroz ettiniz ya.''
''Yaptığının bir bedeli vardı, amcam da gerekeni yaptı.'' dedi Akın. Söylediği şey onu da rahatsız ediyormuş gibiydi, ama sözler sanki ona ezberletilmiş gibi konuşuyordu.
''Bir süre, gerçekten küçük bir süre için, senin başka biri olacağını düşünmüştüm. Yanılmışım.'' dedim sırtımı dikleştirip.
''Karaca, ben kavga etmeye gelmedim.''
''Ya neye geldin?'' dedim sinirle.
''Azer Kurtuluş davasından çekil.'' dedi boğazını temizleyip.
''Oldu, var mı başka bir isteğiniz? Yanar dönerli meyve tabağı falan?''
Akın iç çekip tek eliyle yüzünü ovuşturdu.
''O davadan çekilmen lazım Karaca.'' dedi tekrar. Gözlerim, eskiden boğazına kadar kapattığı, şimdiyse ilk iki düğmesini açık bıraktığı gömleğine takıldı.
''Hayırdır, Akın Koçovalı modaya uymaya mı başladı?'' dedim çenemle gömleğini işaret edip. Gözlerini devirip koluma uzanacaktı ki geri kaçtım. Hareketimle ellerini iki yanına kaldırıp geriye bir adım attı.
''Sakin ol. Ben buraya gerçekten kötü niyetle gelmedim. Tamamen senin iyiliğin için söylüyorum, o davadan çekilmen lazım.''
''Çekilmeyeceğimi sen de ben de çok iyi biliyoruz Akın. O yüzden, diyeceğini de dediğine göre artık gidebilirsin.'' dedim kapıyı gösterip.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırt Sırta
Fanfiction''Gözlerin, bana çok garip şeyler hissettiriyor.'' ''Ne mesela?'' dedim ben de fısıldayarak karşılık verirken. Durduğumuz yakınlıktan, konuşurken dudaklarım onunkilere değiyordu. Karaca gözlerini kapatıp gülümsedi. ''Nasıl anlatılır bilmiyorum ki.''...