Ayayay ben yazarken çok keyif aldım, kaos dolu bir bölüm oldu. Umarım siz de beğenirsiniz :)
Evde oturduğum yerde bacağımı titretip Karaca'nın gelmesini bekliyordum. Arık'ı annemlerden almıştım, odasında uyuyordu. Karaca geldiğinde kavga çıkacağı kesindi, o yüzden derin uykuda olmasını istiyordum.
Bilmem kaçıncı kere telefon ekranımı açıp kapattığımda ben geleli iki saat olmuştu. Garaja ise araba şimdi çekilmişti.
Ayağa kalkıp kapıya yürüdüm ve anahtarıyla açmaya çalışırken ondan önce davrandım.
"Zahmet etmişsin, daha geç gelseydin?" dememle Karaca bana bakmadan yanımdan geçti. Çantasını ve sırtındaki ceketini kenara bırakıp salona yürüdü. Ne yapacağına emin olamadığım için koltuğa oturup onu izlemeye başladım. Kendine bir bardak su doldurup bana döndü.
"Arık uyuyor mu?"
Karaca'nın hiçbir şey olmamış gibi karşımda dikilmesiyle gözlerimi kısıp ona baktım.
"İnanılmazsın ya. Gerçekten..." dedim ama sözcükler daha çok kendi kendime konuşurmuş gibi çıkmıştı. Karaca'nın duyup duymadığına emin değildim ama pek umrumda da değildi. Kafamı iki yana sallayıp yerimden kalktım. Yanından geçip gidecektim ki kolumdan tutup beni durdurdu.
"Sen kendine eş mi aldın köle mi Azer?" dedi dibimde durmasına rağmen bağırarak. Gözlerindeki öfke, benim de cinlerimi tepeme çıkarttı.
Kolumu ondan koparırmış gibi kurtarıp iki adım geriye attım.
"Olayı sürekli saçma sapan yerlerinden anlama artık!" dedim aynı onun gibi bağırarak. Karaca çenesini kaldırıp bana baktı.
"Bana sürekli emir-"
"Beni dinlemiyorsun çünkü!" dememle Karaca irkildi. Bu vakte o kadar o bana bağırırken hep sessiz kaldığımdan benim de bağırmamı beklemiyor olmalıydı.
"Ölebilirsin Karaca! Senin bir oğlun var, senin karnında bir çocuk daha var." dedim cümlelerin üzerine basa basa. Karaca sertçe yutkunup bana bakmaya devam etti. Ona doğru bir adım daha atıp yavaşça konuştum.
"Çağatay'ın saldırması an meselesi. Kardeşinin, Arık'ın bizle olduğunu biliyor."
Karaca derin bir nefes alınca sesimi alçaltıp devam ettim.
"Söylediklerimi anlayabiliyor musun?" dediğimde gözlerini kısıp dudaklarını birbirine bastırdı.
"Bana aptal muamelesi yapma!" dedi dişlerinin arasından. Bu söylediği komik olmasa da alayla güldüm.
"Tanıdığım Karaca gibi davranırsan buna gerek kalmaz." dediğimde hayretle bana baktı.
"Seninle konuşanda kabahat ya. Sen ne anlarsın laftan?" dedi suratını buruşturup. Bu sefer ben onun gitmesine engel oldum.
"O ne demek şimdi?"
"Tek başıma mı yaptım ben bu çocukları?" dedi ellerini iki yana açıp bana bağırırken. Üst katta uyuyan Arık'ın seslerimize uyanması an meselesi olduğu için, işaret parmağımı dudaklarıma götürdüm.
"Çocuk uyanacak. Bağırma."
Karaca sesli bir kahkaha attı. Hareketlerini çatık kaşlarımla izlerken gülüşü daha da şiddetlendi. En sonunda derin nefesler alıp kendine gelirken gözlerini kırpıştırıp bana baktı.
"Sen gerçekten şuursuzsun ha! Vallahi bak, senin kendinden haberin yok. Gerizekalı!"
Ne kadar öfkeli olursak olalım, nasıl kavga edersek edelim birbirimize asla hakaret etmediğimizden, kurduğu cümleyle ikimiz de donakaldık. Karaca ne diyeceğini bilemezmiş gibi ağzını açıp kapatırken, sakin kalmak için derin bir nefes aldım ve yavaşça konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırt Sırta
Fanfiction''Gözlerin, bana çok garip şeyler hissettiriyor.'' ''Ne mesela?'' dedim ben de fısıldayarak karşılık verirken. Durduğumuz yakınlıktan, konuşurken dudaklarım onunkilere değiyordu. Karaca gözlerini kapatıp gülümsedi. ''Nasıl anlatılır bilmiyorum ki.''...