En son bekarlığa veda bölümünü yazarken bu kadar eğlenmiştim. Buyruuuun...
''Ebru abla?''
''Hah, söyle canım?''
''Bu maske daha kaç dakika kalacak?'' dedim iç çekerek. An itibariyle, evdeki salonda, benim almakta çok ısrarcı olduğum L koltukta yatıyordum. Etrafımda Ceylan, Seyhan ve Ebru Abla oturuyorlardı. Hepimizin yüzünde bugün yaptığımız oldukça uzun soluklu cilt bakımının ardından maskeler vardı. Benim kafamı dağıtmak ve beni oyalamak için uğraştıklarını biliyordum, ama bu kadar uzun süre oturmaya alışkın değildim.
''2 dakikası daha var yenge.'' dedi Ceylan telefonuna bakıp. Seslice tekrar iç geçirip kafamı salladım. Dışarıdan gelen seslerle Azer'lerin geldiğini anlamıştım. Kapı açıldığında, aralarında gülüşerek ve bir şeyler konuşarak içeri girdiler.
''Hanımlar?'' dedi Özgür hafifçe gülerek. Dışarıdan nasıl göründüğümüzü tahmin ettiğim için gülmeye başlayınca Ebru abla uzanıp koluma vurdu hafifçe.
''Gülme. Maske kırışacak.'' dedi kendi yüzündeki maskeyi nazikçe ovuştururken.
''Hoşgeldiniz.'' dedim yine de Azer'e bakıp.
''Yani beklediğimizden daha hoş bulduğumuz kesin.'' dedi Azer de gülmeye başlayıp.
''Abla ben daraldım.'' dedi Seyhan da ve yüzündeki maskeyi sıyırdı. Ondan cesaret alıp aynısını yapınca, bu sefer gelenlere düzgünce baktım.
''Elinizdekiler ne?'' dedim poşetleri işaret edip.
''E balık yapalım dedin?'' dedi Azer torbayı kaldırırken.
''Yenge, bir levrek almışız ki aboov.'' dedi Yılmaz dudağını ısırıp elindeki poşeti bana doğru sallarken.
''Oğlum hamile kadının önüne doğru balık sallanır mı? Kızın midesi bulanacak tekrar!''
Fadik anne nereden çıktığını bile göremediğim bir hızla Yılmaz'ın elinden poşeti kaptı.
''Yine mi? Biz yokken bulandı mı?'' dedi Azer.
''Biraz. Sorun yok ama.'' dedim onu rahatlamak için kafamı sallarken. Azer iç çekip gülümsedi.
''Öyle diyorsan...'' dedi ikna olmamış gibi. Bir süre kimse konuşmayınca, sessizliği yüzündeki maskeyi çıkarıp ayağa kalkan Ceylan bozdu.
''Eee, madem geldiniz hadi bir şeyler yapalım!'' dedi hevesle.
''Ne yapalım istersiniz Ceylan Hanım?'' dedi Yılmaz kaşlarını kaldırıp muzipçe kardeşine bakarken.
''Abicim sen demedin mi oyun oynarız falan diye? Hadi, oynayalım işte.'' dedi sevimli bir ifadeyle.
''Yahu kız yorgundur, şimdi oyun diyip bağıracaksınız üç saat burada oynarken. Başı ağrıyacak.'' dedi Ebru abla araya girip.
''Yok, hatta lütfen oynayalım!'' dedim hızla.
''Abla, ben oturmaya hiç alışkın değilim. Hayır madem oturuyorum, elime dosya verin çalışayım dedim, Azer hayır dedi. İçim daraldı sabahtan beri.'' dedim mahcup bir şekilde.
''Tatil istemeyen insanı da ilk defa görüyorum yani. Dosya mosya stres edecek seni hayatım, ondan diyorum ben.'' dedi Azer nazikçe.
''Vay, vay, vay...'' dedi Yılmaz kolunu yanında duran Kadir'e atarak. İkisi de suratlarında gevşek bir sırıtmayla Azer'e bakıyorlardı.
''Kim derdi ki İstanbul'un en büyük tedarikçisi, herkesin önünde düğmelerini ilikleten Azer Kurtuluş, karısının karşısında el pençe divan olsun!'' dedi Yılmaz hayretle. Bütün kardeşleri gülmeye başlayınca Fadik anne araya girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırt Sırta
Fanfiction''Gözlerin, bana çok garip şeyler hissettiriyor.'' ''Ne mesela?'' dedim ben de fısıldayarak karşılık verirken. Durduğumuz yakınlıktan, konuşurken dudaklarım onunkilere değiyordu. Karaca gözlerini kapatıp gülümsedi. ''Nasıl anlatılır bilmiyorum ki.''...