Draco Malfoy olması gerekenden çok daha fazla yalnızdı.
Penceresine damlayan yağmurlara bakıyorken aklından geçenlere şaşırıyordu, Hogwarts'ı hiçbir zaman çok sevmezdi, oraya dönmeyi iple çekmezdi.
Oysa şimdi, geçen büyük savaşın arkasından oraya gitmeyi hiç istemediği kadar istiyordu. Aslında, bu evden gitmek istiyordu.
Yemek yiyemiyordu, uyuyamıyordu. Vücudu yaşamaya devam etmemesi için her şeyi yapıyor gibiydi, oysa kendisi yaşamak istiyordu. Kabuslarını süsleyen adam ölmüştü, şimdi hiçbir şeyi düşünmeden Hogwarts'a gitmeliydi.
Odasının kapısı tıklatıldığında penceresinden uzaklaştı. İçeri giren annesi sıkıntıyla nefes verdi. "Hala baykuşunu mu bekliyorsun?"
Annesine yalan söylemeyerek "Evet," dedi. "Neredeyse gelir." Kadın yaklaşarak kendisinin omzuna elini koyup okşadı. Draco, annesinden uzun olmasına hep gülerdi. "Düşlediğin gibi olmayabilir, biliyorsun değil mi?"
Omzundaki ele uzanarak sakince mırıldandı. "Hiçbir şey düşlemiyorum."
Yalandı, birkaç hayali vardı. Ancak hiçbirini keşkeleriyle kirletmeyecekti. İlk kez Hogwarts'a dönmek için heyecanlıydı, insanların her zamankinden farklı davranacağını tahmin etse, hatta bilse bile.
Annesi kendisinin saçlarını da hafifçe okşayıp "Hadi, yemek yiyelim." dediğinde suratını ifadesiz tutmakta zorlandı. "Ben yedim."
Narcissa yüzüne uzanarak "Emin misin, tatlım?" dedi. "İstersen odana bir şeyler getirebilirim." Draco ilgisizce "Hayır, eminim." dedi.
Sonra annesi çıktı, Draco tekrar camının yanına gitti. Kapalı havanın camına vuran damla seslerini dinlerken görünen gökyüzüne doğru derin bir nefes bıraktı. Bu biraz acınası görünüyordu ama Hogwarts'ın gökyüzünü, evinin gökyüzüne tercih ederdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To Be So Lonely / ❝Drarry❞
FanfictionDon't blame me for falling, i was just a little boy. ^Bu kurgu anksiyete, yeme bozukluğu gibi tetikleyici unsurlar içerir. Lütfen sizi olumsuz etkileyeceğini düşünüyorsanız okumayın. [tamamlandı]