Draco kahvaltıdan sonra kendini aynı paradoksun eşiğinde buldu. Daha bir gün bile olmamıştı ama yolunu kesen yüz tanıdıktı, Draco'nun hatırlamamaya çabaladığı ormanlar tam karşısındaydı.
Hafta sonu olduğu için ders yoktu, Zindanlara ilerliyorlardı, Blaise'in aniden durduğunu hissedip durmuştu ve Potter'ın kendisini beklediğini görmüştü. Draco aldırmayıp gitmek istemişti, Blaise ise bunun kaba bir davranış olacağını söylemişti.
Draco ona kaba davranış nasıl olurmuş, gösterecekti.
Potter tam karşısında durup "Draco, konuşmamız gerek." dedi. Draco onun, kendisine hitabı yüzünden midesinin olduğu yerde sallandığını hissetti.
Bu çocuk şimdi Draco'nun ona umutsuzca aşık olduğunun farkında mıydı? Draco hiç vakti olmadığı halde bunun utancını duydu, aslında utanç duyacak bir şey de yoktu. Birine hisler beslemek kötü bir şey değildi ama bu Malfoy adının kendisine bıraktığı safkan geleneklerden biriydi. Babasının kendisine bıraktığı izlerden, asla hislerini belli edememe lanetiydi.
Biraz sonra ona çaresizce baktı. Potter bu duruma üzülmüş gibi görünerek "Lütfen," dedi. Draco pes edip kafasını salladı, onu takip edip kendisini bahçeye çıkarmasına izin verdi.
Çocuk aceleci bir tavırla bir köşeye geçtiklerinde "Bunun saçma olduğunu düşünme," dedi. "Ama söylediklerim için üzgünüm." Draco onu bölerek "Üzülme," dedi. "Senin suçun bile değil. Sadece böyle yapma, senden uzaklaşmama izin ver. Zaten... Zaten yeterince zorlanıyorum, Harry."
Potter kafasını iki yanına salladı. "Hayır, bunun tepkisini o gün susmadan vermem gerektiğini biliyorum." Draco onun gözlerine baktı ama bir an sonra oradan çekti. Ona hipnoz olup dinleyememek istemiyordu. "Ama h-her şey çok fazlaydı, bunu hiç düşünmezdim bile." Eliyle ikisini işaret ederken konuştu.
Draco "Sahip olduğum hislerden mi bahsediyorsun?" dedi. Yüzünün korkunç derecede yandığını hissetti, bu utançtan fazlasıydı. Bu bir itiraftı.
Potter yutkunup "Bu değil," dedi. "Daha fazlası, ikimizin böyle olabileceğinden haberim yoktu. Normalce konuşabileceğimizden, bana bir şeyler anlatacağından, güveneceğinden."
Draco bir an ona gülmek istedi, ona güvenemeyeceğini mi düşünmüştü? Gerçi, Draco da öyle düşünürdü ama sanki bunun ispatını asla yaşamamış gibi davranamazdı. Şimdi Potter'a gülebilirdi çünkü Draco onun ufak bir sarılışında, yüzlerce büyü tarafından korunan malikanesindeki yatağından daha güvende hissetmişti.
Draco inler gibi "Ve bu neyi değiştirdi?" dedi. "Neden şimdi bunu yapıyorsun? Bir daha kuleye dönmeyeceğimi söyledim bile." Ona bakarken göz bebeklerinin titrediğini hissetti. "Vicdan azabından fazlası olamıyorum."
Potter kararlı gözlerle "Çünkü daha fazlasısın!" dedi. "Daha fazlası olduğuna eminim, biliyorum. Yemin ederim, öylesin. Sadece, ö-özür dilerim, rüyalarımı kontrol edemem."
Draco acıyla kıvranacakmış gibi hissetti. Onun kendisine böyle şeyler demesi ne güzeldi. Ve güzel olduğu kadar yakan başka duygu bilmiyordu.
"Bu rüyalarını kontrol etmenle ilgili değil, siktir." Draco bir an çileden çıkacağını hissederek birkaç adım attı. Sakinleşmeye çalışıp ellerini ensesinden geçirdi. "Bunlar hissettiklerin, rüyalar sadece yansıması. Onlardan kurtulsan ne olacak? Önemli olan onlar değil, önemli olan hissettiklerin."
Potter daha da yaklaştı ama az önce Draco uzaklaştığı için pek bir şey fark etmedi. "Bak, bunu kaybetmek istemiyorum tamam mı?"
Draco ellerini ensesinden indirirken ona bakmaya geri döndü. "B-bunu düşündüğümden fazla sevdim ve... Ve sadece vicdan azabımdan fazlasısın."
Draco kalbinin çıldırtıcı bir hızla çarptığını hissetti, "Ne olduğumu söylüyorsun? Benden ne istiyorsun?" diye fısıldadı.
Potter biraz daha yaklaştı, Draco'nun onun kokusunu duyumsayacağı kadar yakındı. "Bana yardım et, sorunun rüyalarımda olmadığını söylüyorsun. Öyleyse hissettiklerime yardım et, bana senin tanıdığımdan farklı biri olduğunu göster."
Draco "Ne?" dedi, sesi hala biraz acı çekiyormuş gibi çıkıyordu. Doğrusu gerçekten de acı çekiyordu, kalbi göğsünü acıtacak bir hızda dövüyordu.
"Rüyalarımın yerine geçecek anılar biriktirmeme yardım et, birlikte yapalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To Be So Lonely / ❝Drarry❞
FanfictionDon't blame me for falling, i was just a little boy. ^Bu kurgu anksiyete, yeme bozukluğu gibi tetikleyici unsurlar içerir. Lütfen sizi olumsuz etkileyeceğini düşünüyorsanız okumayın. [tamamlandı]