Draco, Blaise'in Hogsmade'e gitme isteğini reddediyordu. Kaçıncı kez olduğunu bilmediği kadar "Hayır," demişti.
Nedeni belliydi, okul içinde yüzüne konuşacak cesareti olmayanların dışarda o cesareti bulmasından korkuyordu.
"Dray, gereksiz endişeleniyorsun. Hadi gidip biraz eğlenelim?"
Draco onun kendisini asla anlamadığına emin oldu. Normalde yapmayacağı bir şeyi gerilen sinirleri yüzünden yaparak sol kolunu sıyırdı. Koyu yeşil, saten sabahlığının açıkta bıraktığı teninin üzerinde, soluk olsa da Ölüm Yiyen dövmesi açıkça görünüyordu. "Onu görüyor musun?"
Blaise gözlerini koluna kilitlediğinde, Draco alayla güldü. Kolunun sonsuza dek lekelendiğini bilse de dehşetle bakmaktan geri duramıyordu, Draco'ysa o izle yaşamaya mahkumdu. Ne kadar zor olduğunu o anlayamazdı. Bu yüzden anlatmaya uğraşmadı.
Ayağa kalkarken içine bir anda yerleşen sakinlikle sabahlığını çıkarmadan kırmızı hırkayı üzerine geçirdi. Hızlıca yatakhaneden çıktığında Ortak Salonda kimsenin olmamasına şaşırmadı. Herkes cumartesi sabahını ya Hogsmade'de gezerek ya da uyuyarak geçiyordu.
Draco hariç, o şimdi birkaç gün önce sessizce kapı dinlemecilik oynadığı Başkanlar Banyosuna gelmişti.
Tekrar, yalnızdı.
Alayla gülerken bundan asla kurtulamayacağını düşündü, etrafında insanlar olsa bile bu yalnızlığa mahkumdu. Hem, zaten etrafında da kimse yoktu. Kimse onu aralanmaya değer bir kapı olarak görmüyor olmalıydı.
Çünkü işaretliydi.
Ne yaptığını bilmeden sol kolunu tekrar sıyırdı, musluğun altına sokup buz gibi akan suyun altında diğer eliyle hırsla kaşımaya başladı. "Öyle ancak kolunu yırtarsın."
Çıkan sesle irkilerek arkasına döndü, varlığını bile unuttuğu hayalet kıkırdayarak kendisine yaklaştı. Derin bir nefes vererek yaptıklarının ancak farkına varmış gibi suratını buruşturdu ve musluğu kapattı. Kolu kıpkırmızıydı ancak dövme hala olduğu yeri koruyordu.
"Daha basit şeyler öneririm, kapatmayı deneyebilirsin." Draco ona sertçe "Ne işe yarayacak?" dedi. "Herkes orada olduğunu biliyor, ben orada olduğunu biliyorum."
Evet, belki de kendisinin anlamadığı ve sol koluyla alıp veremediği de buydu. O iz bir şekilde silinse bile kendisi işaretli kalacaktı, bunu değiştirmek imkansızdı. Onun izi kolundaki dövmeden daha ötedeydi, belki de kaderinde yazılıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To Be So Lonely / ❝Drarry❞
FanfictionDon't blame me for falling, i was just a little boy. ^Bu kurgu anksiyete, yeme bozukluğu gibi tetikleyici unsurlar içerir. Lütfen sizi olumsuz etkileyeceğini düşünüyorsanız okumayın. [tamamlandı]