61

5.3K 360 183
                                    

Draco tekrar somurtuyordu. Harry kendisine bakarak elindeki boş çay fincanını yatağın hemen yanındaki koyu yeşil kulplu komodine koydu. "Draco... Bir sorun mu var?"

Draco sızlandı. Kollarını göğsünde toplarken neden böyle davrandığını sorguladı. Kesinlikle onunla yumuşacık bir uykuyu seviyordu ama bazen istediği şey uyku olmuyordu.

Harry için bunu kolaylaştırmaya çalışmıştı. İçinde güzel göründüğünü düşündüğü bir gecelik giyiyordu, pürüzsüz teni saten gecelik kumaşında kayıyordu ama Harry bunu umursamak yerine elini Draco'nun alnına götürüp duruyordu.

"Alnımla ne derdin var?" Harry gülüp "Bir derdim yok," dedi. "Ateşine bakıyorum oradan ve baya düştü. Ama sorumu görmezden gelme... Bir şey mi oldu?"

Draco mırıldanarak "Hah, görmezden gelen ben miyim..." dedi.

Harry onaylamaz gibi kafasını sağa sola salladı. "Bazen ne dediğini hiç anlamıyorum, biliyor musun?"

Draco çekinerek yatağının yemen yanında oturan Harry'e baktı, yanına yatmasını söylese de kendisiyle ilgilendiğini söylerek reddetmişti.

"Harry... Sence böyleyken... Yani hastayken güzel değil miyim?"

Harry'nin kaşları kalktı. "Ne halttan bahsediyorsun be?"

Draco şaşırarak "N-ne?" derken Harry kendisini kesti.

"Cidden bunu mu soruyorsun? Ben de ciddi bir sorun var sanmıştım..." Kendisine doğru eğilip iyice yaklaştı. "Şimdi de ben sana saçma bir soru soracağım, hiç aynaya bakıyor musun?"

Draco yüzünü yavaşça ele geçirmek üzere olan gülümsemeyi tutmaya çalıştı. Harry bunu fark edip gülümsedi. "Daha önce sana hiç cehennem gibi güzel olduğunu söylememiş miydim?"

Draco gülümsemesini bu sefer tutamadı, yüzünün yandığını hissederken kafasını iki yana salladı.

Harry kaşlarını kaldırıp oyunbaz sesiyle "Ah, ne kadar da aptalım." dedi. "Hasta sevgilim ilgi istiyor ama ben ona hiç nasıl güzel olduğundan bahsetmemiş miyim?"

Draco "Evet," dedi. "Bunu yapmak için güzel zamanlama."

Gözlerini Harry'nin yüzünde dolaştırdı, birkaç saniye boyunca kendini ele geçiren duygunun tadını çıkardı. Sadece heyecandı ama Draco'nun bunu sevmesindeki en önemli etmen içinde korku barındırmamasıydı.

Korkusuz bir heyecandı, saftı ve içinde kötü hiçbir duygu içermiyordu.

Harry'nin eli yavaşça kalkıp Draco'nun yüzüne dokundu. Sadece parmak uçlarıyla yavaşça okşayarak çenesine indi.

"Yazık, demek ona hiç gözlerinin renginden bahsetmemişim..."

Draco onu bölerek "Ölü bir denize benzeyen gözlerinden mi?" dedi.

Harry şaşırarak "Ölü bir deniz mi?" dedi.

"Evet, o kızla seni gördüğüm zaman böyle düşünmüştüm. Onun gözleri capcanlı gökyüzü gibiydi, benimkilerse ölü bir denize benziyordu."

Draco farkında olmadan kapadığı gözlerini açıp elinin hareketlerini durdurmuş Harry'e baktı. Öylece kendisini izliyordu. "Ne?"

"Draco, bence gözlerinin rengi ölü bir denizden çok daha güzel. Belki saçma gelecek ama, her zaman aklıma suya düşmüş bir elmas getiriyorlar."

Draco tekrar "Ne?" dedi. "Suya düşmüş bir elmas mı?"

Harry gülümseyip "Evet," dedi. "Parıldayan, suya düşmüş bir elmas. Mavisini sudan alıyor ama kendi şeffaf rengi grisini katıyor. Parıldıyor, çoğunlukla ıslak ama bu gecede ışıl ışıl görünmesine sebep oluyor."

To Be So Lonely / ❝Drarry❞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin