Draco masasına bakarak Ravenclaw ve Hufflepuff'tan birer takım arkadaşı düşünürken bir kulağını diğerlerinde tutuyordu. Şu ana kadar kimse Potter'ın adını söylememişti, eh, kimse Savaş Galibinin yanında ezilmek istemiyor olmalıydı.
"Evet, Bay Malfoy?" Draco adını duyduğunda gözledini hızla kadına çevirerek ayağa kalktı. Bir an etrafına döndürdüğü bakışlarını kısa süre sonra çekti. "Gryffindor'dan Potter, efendim."
Sınıftaki şaşkın sesleri dinledi, hemen yanındaki çocuğun bacağındaki çimdiğini hissetti. Kadın şaşkın sınıfın tepkisine kaşlarını çatarak bakınsa da sakin görünüyordu. "En azından hangi Potter olduğunu sormama gerek kalmadı... Evet?"
Tamam, Draco düşünse de gerisini bulamamıştı. Potter'ın kendisinden daha çok nefret etmemesi için onun sevdiği kişilerden söylemeye çalışarak "Hufflepuff'tan... Şey, Lovegood?" dedi.
Kadın kendisine bir süre baksa da "Luna Lovegood'dan bahsediyorsanız, Hufflepuff'ta öyle biri yok." dedi, yine de parşömenine not alan kalem bir şeyler yazdı. "Evet... Şimdi gerçek Hufflepuff partnerinizi söyleyin."
Draco gerginlikten aklına gelen ilk Hufflepuff'ı söyleyip "Nicholson," dedi. Kadın başka birinin adını söylediğinde yerine oturdu, bacağındaki Blaise'in elini ittirerek sertçe ona baktı. "Kopartmaya mı çalışıyorsun?"
"Çıldırdın mı!... Potter'ın... Ah, Potter'ın adını söylediğinin farkında mısın? Adı onunla anılmamış Slytherin'ler bile Potter'ı söylemediler, sen hangi cesaretle bunu yapıyorsun?" Draco umursamazsa ona baktı. "Sen de Weasley'in adını söyledin," dedi. Alayla güldü. "Çikokata Kurbağalarının içinde onun da resmi var."
Yanındaki Blaise ağlamaklı bir sesle "Buna da inanamıyorum, aklıma o an kimse gelmedi! Weasley'in adını söylediğime inanamıyorum," dedi. "Aslında kızı kastederek söylemiştim, sen- senin yüzünden yanlış Weasley'i söyledim!"
Draco sinirle dolduğunu hissederek "O zaman adını bilseydin!" diye sertçe fısıldadı.
Etraflarına bir bakış atarken sinirle soludu. O kızdan hoşlanmıyordu, Blaise'in de Weasley kızını kendisini sinir etmek için bilerek söylemeyi düşündüğüne yemin edebilirdi! Blaise o kızı güzel bile bulmazdı, kızın en öne çıkan özelliği bu olduğu halde.
Yine de biraz sonra, daha kısık çıkan sesiyle ona soru sormaktan kendisini alamadı. "Sence bu ödevden haberleri var mıdır?"
Blaise hala üzgün görünüyordu, aslında bu Draco'nun işine gelmiyor değildi. "Bilmiyorum, yoktur. Kadının da dediği gibi, kimse bizimle takım olmak istemezdi."
Draco bunu biliyordu, belki de Potter da kendisiyle takım olmak istemezdi. Bunun ancak aklına geldiğini fark edip yutkundu. Kendisini istemiyorsa, Draco ne yapacaktı? Yüzsüzce ona gitmeye devam edip bıktığı kişi mi olacaktı? "Ya şimdi de takım olmak istemezlerse?"
Blaise kendisine umursamaz bir bakış attı. "Kimin umurunda? Bizim seçtiğimizi bilmeyecekler, sadece haberin yokmuş gibi davran."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To Be So Lonely / ❝Drarry❞
FanfictionDon't blame me for falling, i was just a little boy. ^Bu kurgu anksiyete, yeme bozukluğu gibi tetikleyici unsurlar içerir. Lütfen sizi olumsuz etkileyeceğini düşünüyorsanız okumayın. [tamamlandı]