Draco huzursuz bir uykudan uyandı.
Kendisini uyandıran şeyi ararken Blaise'in elinin aralıksız bir şekilde omzunu dürttüğünü gördü. Sinirle elini kaldırıp onunkine vurdu. "Ah!"
"Aptal." diye söylenirken yatağında doğrulup gözünü ovuşturdu. "Derse geç kalıyoruz, kahvaltıyı kaçırmışız... Keşke seni uyandırmasaydım! Elim acıdı!"
Draco ona bakarak gülüp kalktı. Tuvalete doğru ilerlerken girecekleri iksir dersini düşündü, Astronomi Kulesine bıraktığı hırkanın üzerinden 3 gün geçmişti. Tam da tahmin ettiği gibi, hiçbir şey olmamıştı.
Ona bakmıyordu, onu görüyordu ama bakmıyordu. Bunun arasındaki farkı, ona bakmamaya çalışırken tırnaklarını batırdığı avuç içlerindeki izleri görünce anlamıştı.
O zaten kendisine hiç bakmamıştı.
Hızlıca giyinip derse indiklerinde profesörden hemen önce derse yetişebildiler. Blaise kendisinin yanına oturduğunda ona bir şey söylemedi, zaten söylese de gitmiyordu.
Profesör derse başladığında Draco eline tüy kalemini aldı, sınıfa göz atmaya cesaret edebildiğinde onu göremedi. Hızlıca önüne dönüp gözlerini kırpıştırdı.
Kapı birkaç dakika sonra gürültüyle açıldı, Draco herkes gibi kapıya döndü. Potter tek omzundaki çantasıyla nefes nefeseydi, "Özür dilerim, Profesör," dedi. "Girebilir miyim?"
Profesör Slughorn ona bakarak güldü. "Elbette girebilirsin, Harry, nerede olduğunu merak ediyordum... Tabi, tabii ki uyuyordun, hah! Geç, derse girebilirsin."
Draco önüne dönüp çenesini eline dayadı. Kendisi geç kaldığında aynı adamın verdiği tepkiyi hatırlıyordu da, yine bu çocuğu kıskanması gerekmez miydi? Oysa şimdi kalbinde kıskançlık yoktu, gözleri biraz daha sağa bakabilmek için yanıyordu. Yutkunup önüne bakmaya devam etti.
Ders devam etti, kazanlarının başında doğradığı otların atılması için dopru zamanı beklerken Blaise kendisini dürttü. Draco 9. kez sağa doğru karıştırdığı iksiri sola doğru çevirmeye başlayıp sayarken ona baktı. "Sana bakıyor ,"
Draco önce onun ne dediğini anlamadı, sonra gözleriyle gösterdiği yere baktığında gözleri birkaç gün sonra capcanlı çam ormanlarıyla buluştu.
Kolu bir an rotasını şaşırdığında irkilerek doğruldu, kazanına daha da yaklaşıp karıştırmayı kesti. Doğradığı otları hızla iksirine eklerken gözlerini kaldırıp tekrar ona bakmayı engelleyemedi. Hala kendisine bakıyordu ama bu sefer dudaklarında ince bie gülümseme vardı. Draco'nun şaşırıp bocalaması komik görünüyor olmalıydı.
Draco yutkunup önüne döndü. Ne üzerindeki gözlere ne de Blaise'in ne olduğunu sorup durmasına aldırmadan, olması gerekenden daha koyu görünen iksirine odaklandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To Be So Lonely / ❝Drarry❞
FanfictionDon't blame me for falling, i was just a little boy. ^Bu kurgu anksiyete, yeme bozukluğu gibi tetikleyici unsurlar içerir. Lütfen sizi olumsuz etkileyeceğini düşünüyorsanız okumayın. [tamamlandı]