Draco müdirenin odasının kapısındaydı. Böylece içeri girip artık Potter'la aynı grupta olmasının iyi bir fikir olmadığını söyleyecekti. Kahvaltı saati gelmişti, neyse ki kadın daha inmemişti ve Draco'nun sadece biraz daha cesaretlenmeye ihtiyacı vardı.
Buna zamanı olmadan kapının açıldığını hissedip irkildi, kendisini görüp duraksayan kadına bakarak "Efendim, sizinle bir şey konuşmak istiyordum," dedi. "Zamanınızı ayırabilir misiniz, lütfen?"
Kadın kendisine bakıp "Elbette, Bay Malfoy," dedi. "İçeri gelmek ister misiniz?" Draco kafasını sallayıp içeri girdi. İlk dikkatini çeken, duvarların en dibinde duran büyük Dumbledore tablosu oldu. Midesinin ters döndüğünü sandı.
Kadın kendisinin endişesini hissetmiş olacaktı, elini normalde sağlamadığı bir samimiyetle Draco'nun omzuna koydu. "Endişelenme. Hadi, geçip oturun."
Draco yutkundu, kadını dinleyerek hoş bir rengi olan ve rahat görünen ahşap koltuklardan birine oturdu. Kadın da karşısına yerleştirdiğinde Draco konuşmanın vaktinin geldiğini biliyordu.
McGonagall yine de kendisine biraz zaman tanıdı, Draco sonunda "Efendim, artık olduğum grupta olmam gerektiğinden emin olmadığımı söyleyecektim." dedi.
McGonagall kendisine bilgiç bir bakış atmak yerine sakince "Anlıyorum," dedi. "Bunun için bir sebep verebilecek misiniz?"
Draco yutkundu, "A-aslında..." duraksadığında kadın zorlandığını anlamış gibi bekledi. "Bunu tahmin etmesinin bu kadar zor olmadığını biliyorum, sizin de her zaman hayranlık duyduğum derecede zeki olduğunuza eminim, efendim."
Kadın kendisine zayıf bir gülümseme verdi, "Potter'la işler yolunda gitmiyor mu?" dedi. Draco her ne kadar kadın kendisini çok da zorlamadan isteğini kabul edecek gibi dursa da, dahasını anlatma hissine karşı çıkamadı.
"Aslında arkadaş olmak harika olurdu, bunun benim açımdan harika olacağına eminim. Eskiye dönmemeye çalışıyorum ve bu uğraşımın en büyük hediyesi olurdu... Ama o bu konuda emin değil."
Kadın dirsekleri üzerine yaslanıp eğildi. Draco onun gözlerinin ağırlığını yüzünde hissederken ellerine baktı. "Bana vicdan azabı çektiğini söyledi, bunu kimseye anlatmayacağımı düşündüm ama size söylemeliydim. Beni o gruptan almalısınız, sürekli benimle olduğu için acı çekmemeli. Hak etmiyor."
Kadın yüzündeki gülümsemeyi silmeden kafasını salladı. "Onları kendin seçtin." dedi, hatırlatır gibi. Draco kafasını salladı. "Evet, efendim. Ama o zaman bunun, onun için eziyet olacağını düşünmemiştim. Aslında, belki iyi anlaşacağımızı bile düşünmüştüm..."
McGonagall kafasını yağa eğerek "Bu o kadar da ütopik durmuyor," dedi. "Ben de böyle düşünürdüm." Draco kadını başıyla onayladı. "Kötü bir niyeti olmadığını biliyorum, bana bunu söyleme açıkyürekliliğinde bile bulundu. Sadece yapamıyor, elinde değil. Ben ona acı veriyor olmalıyım, bir şey yapmasam bile varlığım onu mutlu etmekten çok uzak."
Yutkundu, anlattıkları kendisi için ağırdı. Kadının bunu gördüğüne de emindi, yine de gizlemek için fazladan bir çabaya girmedi. Olabildiğince şeffaftı, kendisine inandırmaya çalışmıyordu, sadece kendisini gösteriyordu.
McGonagall kafasını sallayarak "Sanırım bu makul bir sebep," dedi. "Yine de bu içinde bulunduğu şartlara göre sıra dışı arkadaşlığınızı bitirdiğiniz için size öfkeli olmadığımı söyleyemem."
Draco "Üzgünüm," dedi. "Keşke elimden bir şey gelseydi." McGonagall gülümseyerek "Biliyorum," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To Be So Lonely / ❝Drarry❞
FanfictionDon't blame me for falling, i was just a little boy. ^Bu kurgu anksiyete, yeme bozukluğu gibi tetikleyici unsurlar içerir. Lütfen sizi olumsuz etkileyeceğini düşünüyorsanız okumayın. [tamamlandı]