11

6.8K 587 86
                                    

Draco yemekte kendisine gelen bir baykuş görünce şaşırdı.

Normalde herkes postalarını açarken etrafı izlerdi, en azından bu senenin başından beri. Bazılarına ikişer, hatta üçer posta gelirdi. Gryffindor Masasından tahmin edilebilir kişilere ise oldukça daha fazla.

Ancak kendisine hiç gelmemişti.

Beyaz baykuşu okşayarak mektubunu aldı, kalabalığın seslerini duymadan kağıdı açtı. Annesinden olduğunu görünce okumaya başladı. Ancak bütün mektup boyunca dikkati tek bir yerde takılı kalmıştı.

Babandan kaçman anlamsız, onu görmesen hatta yok saysan bile o hep baban olacak, oğlum. Çok iyi biri olmadığını biliyorum, sadece annen için ona katlanmayı deneyemez misin?

Annesi haftasonu kendisini alabileceklerini söylemişti, katılabilecekleri bir davet vardı, sonunda Malfoy ailesinin katılabileceği bir davet.

Gitmeyecekti. Mektubunu katlayıp çantasına tıkıştırırken gözleri gün içinde kaçıncı kez olduğunu bilmeden Gryffindor Masasına döndü. Gelen mektuplardan bunalmış görünüyordu, gerçi hep öyle görünüyordu.

Draco aklına gelen, onun hırkasından çıkan mektubu ona vermeyi düşündü. Yutkunarak ayağa kalkarken kendisine bakıp "Nereye?" diyen Blaise'e döndü. "Tuvalete gitmeliyim."

Biraz kendisine bakıp ayaklanan çocuk "Tamam, ben de geliyorum." dedi. Draco onu kolundan tutup tekrar yerine oturmasını sağladı. "Gelmiyorsun." Blaise de kendisini çektiğinde sıkkın nefesler verse de oturdu. "İyi de neden, Draco?"

Blaise'in kavradığı kolunu sallayarak bırakmasını sağladı. Etrafta dolaşan bakışları Gryffindor Masasını bulduğunda Blaise "Kötü bir şey... Bir şey planlamıyor-" derken sözünü kesip ayağa kalktı.

Hırsla ona bakarken ne kadar aptal olduğunu düşünüyordu. Onun Pansy'den ne farkı vardı? Sadece yanında oturuyor diye ona neden güvenmişti ki?

Onun seslenmelerine aldırmadan hızla Büyük Salondan çıktı. Çok uzaklaşmadan oturabileceği bir yer bulup çöktü. Kalbi kırılıyordu, kimse anlamıyordu, belki de kendisi anlaşılmayı hak etmiyordu ama kalbi gerçekten de kırılıyordu.

Birkaç gündür tam Potter'ın kendisinin üstünü örttüğü, birlikte göğü izledikleri saatte Astronomi Kulesine çıkıyordu, orayı boş bulmak kalbini kırıyordu. Nedenini bilmiyordu, Astronomi Kulesinden bakıldığında gökyüzü sandığından daha güzeldi, ama tek başına değilken.

Yarım saat kadar sonra Büyük Salondan çıkan insanları izlerken hızla çarpan kalbi sinirlenmesine sebep oldu. Ne için heyecanlanıyordu? Aptal kalbinin göğsünü dövmesinin sebebi neydi?

Kabul görme isteği miydi bu? O, kendisine tahmin ettiğinden daha iyi davrandı diye arsızca tekrar mı istiyordu? Belki de acımıştı, sonuçta o herkesin kahramanı olmak istemiyor muydu? En azından bir yıl öncesine kadar Draco öyle düşünüyordu.

Sonunda Büyük Salondan çıkan çocuğa bakarken bir an ne yapacağını bilemedi. Hızla ayağa kalktığında fark etmeden düşürdüğü çantasını alıp tek koluna taktı. Onun bakışlarını büyük bir sabırla beklerken sonunda istediğine ulaştı ve birkaç gün önce nefesini hissedecek kadar yanında olan bakışlar, uzaktan da olsa kendisini buldu.

Draco kafasıyla başka bir koridoru gösterdi. Çocuğun kaşları çatılsa da Draco onu beklemeden arkasına dönerek gösterdiği koridora girdi.

-

Aa burda hic selam vermedm neysw sa

To Be So Lonely / ❝Drarry❞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin