27

5.7K 579 249
                                    

Draco o kaşlarını kaldırarak kendisine baktığında, ona öylece bakmaya devam etti.

Az önceki korkusu aklında değildi. Her gece o aptal kuleye çıktığımı anlar mı? Zaten biliyordu ve yanındaydı. Bazen hırkasına bakıp gülümsediğini, bazen kokladığını, mırıldanarak ona bir şeyler söylediğini görmüştü.

Yani Draco'nun bir tek onun suratına bağırmadığı kalmıştı.

Onun "Ne?" diyişiyle bir adım daha yaklaştı. Çocuk kaşlarını çatarak kendisine elini uzatıp durmasını istediğini belli etti. "Daha yeni sarıldın."

Draco buna güldü, aklında hiç de sarılmak yoktu.

"O kızla gerçekten sevgili misin? Sizi birkaç gün önce Büyük Salona el ele girerken gördüm." Potter kendisine daha fazla dayanamamış olacak ki "Ne dediğini anlamıyorum!" dedi. "Ne ilgisi var? Sadece bu hırkayı neden aptal kuleye bıraktığını sordum!"

Evet, Draco'nun bir onun suratına bağırmadığı kalmıştı ama yine de anlamıyordu. Az önceki korkusunun tamamen yersiz olduğunu anladı, bu çocuk cidden aptaldı.

O kendisine bağırırken havadaki elinin bileğini hafifçe tuttu. İsterse çekebilirdi ama o anlamsızca ellerine bakıp kafasını sallamayı seçti. "Tamam, şimdi beni korkutuyorsun. Neden böyle garipsin?"

Draco daha çok gülümsedi, "Sadece söyle," dedi. "O senin sevgilin mi? Ya da herhangi biri?"

Çocuk sinirle kaşlarını çatıp "Merlin!" dedi. "Hayır, hayır! Değil! Neden böyle aptal gibi baktığını ve böyle şeyler sorduğunu anla-"

Draco eğilip dudaklarını onunkilere bastırarak cümlesini böldü.

Ufacık bir dokunuştu ama Draco ciğerlerinin daha önce bu kadar çok yandığını hissetmemişti. Gözleri kontrolünde olmadan kapandı, sadece dudaklarını onun dudaklarına bastırıp hareket bile etmiyorken hissettikleri çılgıncaydı.

Çocuk kendisinin ani baskısıyla geriye doğru yalpaladığında, refleksle ellerini Draco'nun omzuna çıkarıp hızla tutundu. Sonra kendini hızla geri çekip ellerini indirdi, bir iki adım gerileyip elini ağzına çıkarıp şok olmuş gözlerle kendisine baktı. "S-sen..."

Draco arsızca dudaklarını yalayıp ona bakmaktan başka bir şey yapmadı.

Pişman değildi, içgüdüyle yaptığı bu harekete kadar, geceleri neden ihtiyaçla sağa sola döndüğünü anlayamıyordu. Ama o an her şey netti, ölü bir denizi andıran gözleri ilk kez etrafı bu kadar temiz görüyordu.

"S-sen ap... Sen- sen kendinde misin?!" Hırsla bağıran çocuğa bakarak yutkunduğunda Potter aralık ağzıyla saçma kelimeleri bir araya getirmekle meşguldü. Hayır, onun ortaya mantıklı bir cümle çıkaramamasına gülmemeliydi.

"Ne yapt- Sen... Sen çıldırmışsın!" Bağırtısını kesse de şokla açılmış gözlerini düzeltemedi, fark etmeden dudaklarını yaladığı an duraksayıp üzerindeki kazakla hızla dudaklarını sildi. Draco buna kendisini tutamayıp güldüğünde ateş saçan gözleriyle baktı.

Arkasını dönüp yürümeye başladığında Draco kafasını eğip titreyen ellerine baktı, aralık dudakları bir gülüşe daha evrildiğinde çıkan sesle kafasını kaldırdı.

Çocuk attığı birkaç adımı geri gelmişti, hızla yaklaşıp elindeki kırmızı hırkayı fırlatır gibi kendisinin eline tutuşturup geri döndü, hızlı adımlarla binaya girdi. Draco onun gidişini izlerken heyecanlı bir nefes bıraktı.

To Be So Lonely / ❝Drarry❞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin