Draco bilinçsiz bir halde Ortak Salona indi. Ders saati olması umrunda değildi, ellerinin titremesini hala durduramıyordu.
Onu öpmüştü. Hayatında en çok kıskandığı, en öfkelendiği ve belki de her şeyin suçunu üzerine attığı kişiyi öpmüştü.
Acaba birkaç yıl önceki Draco, şimdiki Draco'yla karşı karşıya gelebilse ne derdi? Birkaç yıl önceki, Hey, Yaralı Kafa, diye bağıran Draco, şimdiki halinin o Yaralı Kafayı öptüğünü ve bu yüzden hala ellerinin titrediğini görse ne derdi?
Sen şerefsiz bir götsün, dudaklarımın sonsuza dek arındığından emin olmadan yaşamaya devam etmeye kalkışma.
Ama o an, kendisini yatağına bıraktığı ve tavana öylece bakmaya başladığı an, hiçbir şey umrunda değildi. Eliyle yakasını biraz çekiştirdi, dudaklarında hala bir gülüş vardı.
Aptalca açtığı çam ormanına benzeyen gözleriyle kendisine bakıp doğru bir cümle bile kuramamıştı, Draco onun heyecanlandığını düşünmeyi tercih etti. Muhtemelen öyle değildi, muhtemelen sinirlenmişti. Yine de kalbi hala rahatsızca yerinde kıpırdanıyorken onun sinirlenmesine üzülmezdi.
Ve tadı çok güzeldi. Onu kısa bir süreliğine öpmüştü ama gözlerindeki çam ormanlarının dudaklarında da olduğuna yemin edebilirdi.
Elini ağzına kapatıp gülüşünü bastırmaya çalışırken kendi kendine gözlerini devirdi.
Tam o an yatakhanenin kapısı hızla açıldığında irkilerek elini çekti, Blaise kendisine doğru hızla yürüyüp "Nereye gittiniz?!" diye bağırdı. "Draco onunla gittin! İnanamıyorum, neler olduğunu beynim algılamıyor! Seni neden çağırdı ve ne söyledi?"
Draco yatağında doğrulurken Blaise hızla yanına oturdu. Çocuğun cevap bekleyen gözlerine bakıp "Biliyor musun?" dedi. "Aslında konuşmadık, onu öptüm."
Blaise kendisini dinlese de sonunda gözlerini devirip "Doğruca anlat şunu, şakalarını sonraya bırak!" dedi.
Draco sırıtıp kollarını göğsünde birleştirdi, ona öylece bakmaya başladı.
"İ-inanmıyorum... Onu öptün mü gerçekten? Gerçekten o- siktiğimin Sağ Kalan Çocuğunu öptün mü?!" Draco gülüşünü silemeden kendisini tekrar yatağa bıraktı, sertçe düştüğünde koluna hızla vuran çocuğa kaşlarını çattı.
"Evet, hem de pişman bile olmadım." Blaise kendisinin yüzüne şokla bakıp diyecek bir şey bulamaz gibi kafasını iki yana salladığında doğruldu. Onun omzuna elini koyarken ciddileşip "Blaise?" dedi. "Bunun için beni yargılayacaksan bir şey söyleme bile. Daha fazlasını kaldıracak gücüm yok, tamam mı? Sadece buna tutunup yaşamak istiyorum."
Blaise kendisine bir şey demedi, yine de sabırla onu bekledi. Sonunda çocuk "Tamam, tamam... Kötü hissettirme yok... Ama gerçekten de- gerçekten de o mu?... O olmak zorunda mıydı? Aptalın teki."
Draco gülümseyip kendisini tekrar yatağa bıraktı, bu sefer Blaise de kendisini taklit etti. "Evet, o."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To Be So Lonely / ❝Drarry❞
FanfictionDon't blame me for falling, i was just a little boy. ^Bu kurgu anksiyete, yeme bozukluğu gibi tetikleyici unsurlar içerir. Lütfen sizi olumsuz etkileyeceğini düşünüyorsanız okumayın. [tamamlandı]