20

5.8K 554 65
                                    

Draco muhtemelen lanetliydi.

Potter çocuğuna sarılıp ağladığı günden beri bir hafta geçmişti. Ona her gece oraya gittiğini söylediği halde gelmemişti. Draco istemeden ona kırılıyordu.

Bu bile utanç vericiydi, ona neden kırılıyordu ki?

Onu hiç görmüyor değildi ama çocuk, sanki Draco ona hiç sarılmamış gibi davranıyordu. Hiçbir şey yaşamamışlar gibi, Draco her an onu düşünmüyormuş gibi.

Blaise kendisinin yanında oturuyordu, uzun zaman sonra Ortak Salonda oturmaya cesaret edebilmişti. Çok fazla insanın arasında kaybolduğunu düşündüğü için kısmen rahattı.

Blaise kendisine ders notu vermesi için söyleniyordu. Draco onu dinlerken biraz uzağında oturan kıza bakmaktan geri duramıyordu. Pansy kendisini görmüyordu bile.

"Draco, İksir'den kalamam! Notlarını versen ne olur?" Söylenen çocuğa dönmeden gözlerini devirdi, ayağa kalkarken Blaise'in söylediği şeyle duraksadı. "Başka arkadaşlarına vermeyi mi planlıyorsun?"

"Başka arkadaşlarım mı?" Blaise ayağa kalkarken alayla sırıttı, "Her gece bir yerlere gittiğinin fark edilmediğini mi sanıyordun?" dedi.

Draco şokla açılmış gözlerini hızla etrafta gezdirdi. "B...başkaları da fark etti mi?" Blaise omzularını kaldırıp "Bunu birkaç nota söyleyebilirim." dedi.

Draco çatık kaşlarıyla onu omuzlarından itti, çocuk gülerek yürümeye başladı. Biraz sonra yatakhaneye vardıklarında "Kimse bilmese iyi olur," dedi. "Kötü bir şey yapmadığıma kim inanır ki?"

Blaise kendisinin yatağına oturduğunda ona yaklaştı. "Tamam ama nereye gidiyordun?" Draco onun yanına oturup "Hava alı-" derken Blaise kendisinin sözünü "Aha!" diyerek kesti. "Biliyordum, yalan söyleyip söylemeyeceğini test ettim. Yalancısın, Dray."

Ayağa kalktığında sesi daha yüksek çıkmaya başladığı için Draco onu kolundan çekiştirdi. "Yalan falan söylemiyorum! Sussana!"

Blaise elinden kaçmaya çalıştığında çocuksu bir kavgaya giriştiler. "Seni takip ettim, ruh gibi gideceğin yere odaklıydın! Beni fark etmedin bile!"

Draco bir an şaşırıp kaldığında Blaise kendisinin kolları arasından kaçmıştı. Hareketleri yüzünden nefes nefese bir halde "Ne zaman takip ettin?" dedi. Bir hafta öncesi, ona sarıldığı zaman olmamasını umuyordu.

"Bir hafta önce." Evet, Draco lanetliydi.

Draco ona yatağının üzerindeki yastığı sertçe fırlattığında onun gülüş sesi kulağına doldu. "Neden bunu söylemek için bir hafta bekledin, aptal!"

Blaise düşen yastığı yerden alıp gülüşünü kesmeye çalıştı. "Zor dayandım, tüm sınav notlarının bitmesini bekli-" Draco onun üzerine atladığında sözü yarım kalmıştı.

Düştükleri yerde onu boğma çalışmasına bir son vererek yanan yanaklarının kızarmadığını umdu. Nefes nefese "Ne gördün peki?... Aptal! Cidden aptalsın, ne gördün?" dedi.

Kendini tutamadan söylediği hakaretler onu keyiflendirmekten başka bir işe yaramamıştı. Blaise yattığı yerde pes edip tavana bakan Draco'ya dönüp yan yattı, kafasını tek koluna dayayarak "Biraz geç kalmıştım, uyuyordum ama sonuçta her gece nereye gittiğini çözmüştüm. Sonra seni biriyle sarılırken-" Draco ona dönmeden sertçe omzuna vurdu, Blaise tekrar güldüğünde yanan yüzünün onun dikkatini çekmemesini umdu.

"Sarılırken gördüm, iğrenç Gryffindor kırmızısı hırkayı ondan aldığına emin ol- ah!"

To Be So Lonely / ❝Drarry❞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin