Delice kaçtığın şey karşında dikilince dokuyordu insan. Bir an ne tepki vereceğini, nasıl hareket edeceğini şaşırıyordu. Kafanda dönüp donan onlarca ihtimalden birini çekip alınca hangisini seçtiğine ancak onu eyleme döktüğünde fark ediyordun.
"Sorun değil, iyi misiniz?" Hafifçe gülümseyerek oldukça kibar bir şekilde beni yanıtladığında şaşkınca ona bakmadan duramadım. Az önce bir uyuşturucu satıcısını dövmüş, akıl hastanesi kaçkını gibi davranmış bir adam duruyordu karşımda ve nazikçe sırıtıyordu. Maskesinin altında ne olduğunu bilmesem gerçekten kibar biri olduğunu düşünecektim, o kadar iyi oynuyordu.
"İyiyim, sağ olun." Halimi sorduğu için minnet eder gibi gülümsedikten sonra girmeye çalıştığım sokağa bir bakış attı. "Yolunuzu mu kaybettiniz?" Bakışlarım sokağa döndüğünde içimden Oğuz'a hakaretler yağdırdım. Hangi cehennemdeydi acaba? Tekrar karşımdaki maskesi güzel fakat altındakiler hiç hoş olmayan adama döndüm. Ne demeliydim?
"Senin uyuşturucu alışverişinin detaylarını öğrenmek için ilk seferde ödümü patlatan fakat bana iş birliği yapabileceğimizi söyleyen ketum birinin aklıyla alım-satım yaptığınız sokağa geldim. Olanları izledikten sonra ketumu bulamadım, onu ararken de seninle karşılaştım."
Ölsem ne iyi olurdu ya?
"Hayır, birini kaybettim. Onu arıyordum."
Beynimi çalıştırıp evrim basamaklarını yavaşça tırmandıktan sonra nihayet cümle kurmayı başardığımda kendimi tebrik ettim. Sonuçta her gün bir uyuşturucu alıcısı ve muhtemelen satıcısı olan biriyle konuşmuyordum. Soğukkanlı kalabilmem bile iyiydi. "Peki o zaman, iyi günler." Son kez nazikçe gülümsedikten sonra gitmek için hamle yapınca rahatlamış bir şekilde "İyi günler." dedim.
Yanımdan uzaklaştığında derin bir nefes aldım, bedenim birden gevşemişti. Bekleme yapmadan girmeye yeltendiğim ara sokağa girdim, sokak iş merkezlerinin olduğu bir bölgeye doğru gidiyordu. Caddeden uzaklaştıkça sessizleşiyordu, hızlıca sokağın ikiye ayrılan kolundan en az korkutucu olanına girdim. Etrafa bakarken içimden Oğuz'a küfredip "Sıçarım iş birliğine!" diyip geldiğim yöne döndüm. Sinirden ayaklarımla yeri döve döve ilerlerken birden bileğimden tutuldum. Bedenim bir kol tarafından sokağın kenarına çekildiğinde zorla dengemi sallayıp düşmekten son anda kurtulup duvara tutundum. Kafamı kaldırmamla birlikte keskin ve soğuk bakışların hedefi olduğumu fark ettim.
Karşımda "Ben gecenin efendisiyim!" dercesine simsiyah giyimli koyu renk saçları dağılmış biri duruyordu. Kim olduğunu tahmin etmek fazla da zor değildi fakat her ihtimali değerlendirmek istediğimden "Oğuz..?" dedim. Saçlarıyla tezat olarak açık renk olan teni ve kirli sakalları vardı, gözümün gördüğünü inkar edemezdim. Son derece çekici biriydi karşımdaki.
"Zara..?" Tek kaşını kaldırıp dudaklarını birbirine bastırdı. Onun Ketum Oğuz olduğunu tescilleyince bir adım gerileyip kaşlarımı çattım. "Sen adam akıllı sohbet etmeyi bilmez misin? Neden zırt pırt çekip duruyorsun? Ayrıca neredesin sen? Bu nasıl iş birliği? Ben sensiz de hallederdim!" Sinirden taramalıya bağladığımda bıkkınlıkla suratıma baktı. Sözlerimin bitmesini bekliyordu, kollarını göğsüne bağladı. "Bitti mi?" Gözlerimi devirdim, görüntüsünün aksine oldukça ukalaydı ama durmadan ödümü koparmaya çalışması meselesine hala açıklama getirememiştim.
"Senin sıran..." dedim umursamazca. "Neredeydin? Göğsündeki kollarını çözdü, aramızdaki mesafe sayesinde kafamı kaldırmadan ona bakabiliyordum. Oldukça uzundu, bu durumdan hiç haz etmiyordum. "Ben de insanım Zara, özel bir hayatım falan var. Acil işim çıktı, arama geldi ve sokaktan çıkmak zorunda kaldım."
Sahte bir şaşkınlıkla suratına baktım. "Bir işi düzgün bir şekilde yürütmek istiyorsan özel hayatını o esnada kenara atmak zorundasın. Sen bir süredir bu işlerin içindesin, bunu sana benim mi söylemem gerekiyor?" Bir adım attı ve tehditkar bir bakış attı. "Tam da bu yüzden bana bunu söylememelisin. Çünkü uzun süredir bu işlerin içindeyim ve ne yapmam gerektiğini biliyorum. Bu şahit olduğumuz benim şu zamana kadar gördüklerimin içinde en az riskli olandı."
Tavrı beni sinirlendirse de sakin kalmaya çalıştım. Maskeyi unutmamalıydım, işe odaklı gözükmeliydim. "Neyse ne, şimdi ne yapacağız?" Derin bir nefes aldım, ona beklentiyle bakarken o güldü. "Şekerlemelerin nereye gideceğini öğrendim. Oraya gideceğiz."
"Nasıl öğrendin?" Konuşurken özellikle duygularımı fazla belli ediyordum, sesimden şaşkınlık akıyordu. Narsist bir yüz ifadesine büründü. "Beni aradığın süre boyunca sadece özel hayatımla ilgilenmedim. Satıcıyı tesadüfen orada bulmuş gibi davrandım, yerden kaldırırken tesadüfen ceketinin cebinde bulduğum not kağıdını aldım. Alıcının dediği gibi uyuşturucuları tekrar alma niyetindeymiş. Partinin yerini bildiğini düşünüyordum fakat cebinde sakladığını görmek şaşırtıcıydı."
Kafamı salladım, gerçekten boş bir eleman değildi. Korktuğum şey tam olarak da buydu. Aklında dönüp duran tilkileri bilemezdim, ne tür zihin oyunları çevirdiğini öngörmek kolay olmayacaktı. "İyi iş." dedim şaşkınca. Ardından kafama takılan soruyla tekrar ona döndüm. "Neden gidiyoruz? Polis falan göndersek adrese...Suçüstü yakalarlar."
"Amacımız büyük isimlere ulaşmaksa ilk aşamada olayı polise götürürsek önlemleri arttırırlar. Bu yüzden orada olup şekerlemeler için daha fazla para teklif etmeyi denemeliyiz. Böylece hem barışçıl gözüküp aralarına gireriz hem de çocukları korumuş oluruz. Başka bir ihtimal olarak da şekerlemeleri arabadan yürütebiliriz."
"Hangi parayı teklif edeceğiz? Bir de bunlara para mı kazandıracağız?"
Tekrar güldü, soruyu büyük bir öfkeyle sormuş olmam ona komik gelmiş olmalıydı. "Hayır, alıcının taktiğini uygulayacağız. Bir süre para konusunda oyalacağız. Daha sonra sahte banknot ayarlayabiliriz." Gözlerimi büyüttüm, cidden her ayrıntıyı düşünüyordu. "Sen şeytana pabucunu ters giydirirsin." Övgüm egosunu okşamış olmalıydı, gülümsemesi genişledi. Bir adım daha atıp aramızdaki mesafeyi kısalttığında kişisel alanıma girdiği için gerginlikle dikildim. Gülümsemesi filmlerdeki kötü adam gibi şeytanileşmişti.
"Bazen şeytana pabucunu ters giydirmek yetmiyor. Şeytana bürünmen gerekebiliyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANILSAMA
Mystery / ThrillerYanıldım, kendi geçmişim hakkında fena yanıldım. Bildiklerimden çok bilmediklerim var büyük kapılar ardında. Anne özledim seni...Baba, o gün kestim sesimi. Dön geriye, yaşa tekrar. Hisset acıyı... Bir gün, gelecek doğuracak sancıyı. Kısa Hikaye (...