40

522 32 210
                                    

Aşık olmak zor
Kalbe düşen kor
Mutlu, mutsuz fark etmez
Onun gücüne kalp yetmez

****

Zordu, biriyle yan yana yattığında gece onunlayken sabah yatağın diğer tarafının soğuk olma ihtimalini düşünmek çok zordu.

Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey karanlıktı. Olduğum yeri kavradığımda bedenime bir titreme gelmişti ve donakalmıştım. Alkan'la birbirimize dönüktük ve yüzüm boynuna gömülmüştü. Nasıl nefes almıştım?

Zara, Zara, Zara. Sen bir hatasın.

Yüzümü boynundan çekip ondan biraz uzaklaştığımda karşılaştığım manzara karşısında gelen yutkunma isteğimi bastırdım. Yatmadan önce saçları ıslak olduğu için şimdi oldukça dağınık ama kuruydu. Hafifçe alnına dökülen tutamlara baktım. Saçlarına elimi daldırma isteğini bastırma gereği duymadım ve başına doğru uzandım. Ellerim yumuşak saçlarıyla buluştuğunda içimden kendi kendime açıklama yapıyordum. O kadar yakınlaşmadan sonra artık aramızdaki sınırlar iyice görünmez olmuştu. Dolayısıyla benim saçlarıyla oynamam devede kulak kalıyordu.

Alkan'ın göz kapakları yavaşça açıldığında anlık olarak duraksadım. Saçlarındaki parmaklarım durduğunda tekrar gözlerini kapattı ve derin bir nefes alıp tekrardan açtı. Yeşilleriyle kızıl kahvelerim buluştuğunda gözümü kaçırmadım. Garip bir histi fakat oldukça gerçekti. Bütün o sahteliklerden sonra hayatımdaki en gerçek şey bu olmalıydı.

"Günaydın." dedim pozitif enerji içeren ses tonumla. Neşem Alkan'ın da ilgisini çekmiş olmalıydı. O bana öylece bakarken ben de saçlarıyla oynamaya devam ettim. Gözleri yüzümün her bir noktasında dolaşırken dudaklarımda biraz oyalandı. Fark ettiğimde derin bir nefes aldım.

"Günaydın." dedi uykulu ve kalın çıkan sesiyle. Alkan'ın yanındayken hep yutkunmam gerekecekti anlaşılan, çünkü lanet adam fazla çekiciydi. Bir de uykulu sesle...

Bugün yapmam gerekenler vardı, sonunu düşünmeden hareket etmeye alışmıştım, babamın bahsettiği eski yazlığımıza gidecektim ve peşinde oldukları şeyi kül edecektim. Sonunda peşime düşeceklerine adım kadar emindim fakat bir yolunu bulurdum, kaçardım. Kovalarlardı biliyordum fakat yine de ayaklarımın dayandığı kadar cam kırığına basmaya hazırdım.

Elimi Alkan'ın saçından çektiğimde birden Alkan'ın garip bakışlarının hedefi olmuştum. Tek kaşımı kaldırıp sorarcasına ona baktığımda elime uzandı ve elimi tekrar saçlarına yerleştirdi. Sonra da gözlerini kapayıp huzurlu bir şekilde gülümsedi. "Hoşuma gidiyor, uzun süredir kimse saçımla oynamamıştı."

Ben de gülümsedim ve en son kimin saçıyla oynadığını düşünürken parmaklarımı oynattım. Alkan da düşüncelerimi duymuş gibi "En son annem oynamıştı." dedi. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Bunu mutlu bir şekilde söylemiş olması kalbimdeki sızıyı azaltmamıştı. Bir insanın annesini kaybetmesi korkunçtu, deneyimlediğim için acısını daha net hissedebiliyordum.

"İstediğin zaman söyle, oynarım." Alkan kapattığı gözlerini yavaşça araladı ve gözümün içine baktı. Bir süre öylece baktığında odağımı başka yere çevirmemiştim. En sonunda eli sırtıma doğru uzandı ve beni kendine doğru çekti. Bacaklarımız birbirine yaslandığında yüzlerimiz arasındaki mesafe iyice kısalmıştı. Saçındaki elim duraksamıştı çünkü başka bir şeye odaklanamıyordum.

"Sen başıma gelen en güzel şeysin."

Söylediği şey kalbimde deprem etkisi yarattığında daha sözünü atlatamadan dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Üst dudağım iki dudağının arasındayken bayılmamak için kendimi zorladım, içimdeki fırtına yine kendini belli etmişti.

Yeni uyanmıştım, bence beni öpmemeliydi.

Fakat o halinden çok memnun bir şekilde öpüşünü sürdürdüğünde boş durmadım, elim yüzünde dolaştığında dudaklarının gerildiğini hissettim. Gülümsüyordu, kalp krizi geçirmemek için son kez öpüşünün derinleşmesine yardımcı oldum ve kendimi geri çektim. Gözlerim açıldığında ona sahte bir sinirle baktım. "Sen beni öldürmek mi istiyorsun? Doğruyu söyle..."

"Yo..."

Kısa cevabını duyduğumda derin bir nefes aldım. "Böyle sürekli öpersen hayatta kalacağımın garantisi yok yalnız." İmayla sırıttı. Büyük eli yüzüme yöneldi ve yanağımda gezmeye başladı. "Benim öpmeme gerek kalmıyor ki..."

Dün geceyi ve muhtemelen kafede sarhoş olduğumda beni eve bıraktığı geceyi hatırlatıyordu. Kaşlarımı çattım, harbiden adama ne çok yapışmıştım? Sanki herkesle olan sınırlarım Alkan söz konusuyken birden kayboluyordu. Dün gece telefon çalmasaydı ne olacaktı? Muhtemelen daha bir şey olmadan evden cenazem kalkacaktı. Çünkü öpüşmeyi geçtim, bir erkeğin herhangi bir dokunuşuna bile yabancıydım. Tercih etmediğimden değildi, sadece kimse sınırlarımı yok edecek kadar azimli olmamıştı. Alkan hariç. Gerçi o çabalamasa da olurdu, duvarlarım ona karşı içinden kolayca geçilebilir bir hale geliyordu.

"Beni utandırmaktan zevk mi alıyorsun ya?"

"Evet."

Oldukça dürüst cevabı karşısında kaşlarım havalandı, sahte bir şaşkınlıkla yüzüne bakıyordum. "Uğraşma benimle." deyip sırt üstü yatacak şekilde döndüğümde o da hareketlendi ve kollarıyla yataktan destek alıp kendini yükseltti. Yüzü tam yüzümle aynı hizaya geldiğinde sesli bir şekilde nefes verdim.

"Sana her yaklaştığımda nefes alışın hızlanıyor, bakışların değişiyor. Sendeki bu değişime sebep olmak hoşuma gidiyor."

Midemden rahatsız edici bir his yükseldiğinde ona hiçbir şey belli etmemeye çalıştım. Kendimi acilen toparlamam gerekiyordu, eski Zara'yı geri almalıydım. Yapacağım tam olarak buydu. Utangaçlığı ve çekingenliği geri plana atıp üstüme doğru eğilen Alkan'ın göğsüne uzandım. Ellerim göğsünde dolaştığında ifadesinin değiştiğini görüp yaramaz bir sırıtışın yüzümde yer edinmesine izin verdim. O akşam olduğumuz pozisyondaydık, deja vu olacaktı. Hatta daha kötüsünü de yapabilirdim. Temasla çıldıranın tek ben olmadığımı bilmesi gerekiyordu.

Uzun tırnaklarım üstündeki tişörtün üstünde gezindi. Bir tırnağımı iyice göğsüne bastırdığımda nefesi yüzüme ulaştı. Tırnağımı göğsünden kaydırıp boynuna doğru götürdüğümde tam olarak tenine temas etmiştim. Onu delirtmek istediğim doğruydu fakat ben de etkileniyordum. Karnıma ağrılar saplanıyordu ama umursamamaya çalışıyordum.

"Ne yapıyorsun?" dedi yapmamam gerektiğini haykıran bir sesle. Kafamı kaldırdım ve mesafeyi tekrar azalttım. Gözlerimin içinde alevlerin gizlendiğini biliyordum. Gözlerimi kıstım ve boynunda dolaşan elimi yüzüne çıkardım.

"Söylediğinin tek taraflı olmadığını sana kanıtlıyorum."

Tepkisini beklemeden ayaklandım. Yataktan kalkarken dudaklarım dudaklarına saniyelik olarak dokunmuştu. Şimdilik bu yeterliydi. Onu öylece orada bırakıp kapıya doğru yürüdüm ve hiçbir şey olmamış gibi konuştum.

"Seni bilemem ama ben açım. O yüzden kahvaltı edeceğim. Bye!" Elimi sallayıp odadan hızlı adımlarla çıktım.

YANILSAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin