41

461 32 99
                                    

Ne kadar maruz kaldıysan
Sürekli geriye baktıysan
Sonunda kazanamazsan
Sıkı tutun, arkana yaslan

****

"Oraya gitmeliyim."

Üstümü değiştirip salona geçtiğimde bilgisayarla uğraşan Alkan'la göz göze geldim. Kahvaltı ettikten sonra odaya geçip kendime çeki düzen vermiştim. O da aynısını yapmıştı, üstünde kırışıksız beyaz bir gömlek vardı. Çalışanlar hala gelmemişti. Bu artık kafamı kurcalamaya başlamıştı.

"Hemen çıkalım." dedim ve yanına doğru yürüdüm, bilgisayarın klavyesinde hareket eden parmakları duraksadı ve kafasını kaldırıp bana baktı. Şaşırmıştı. "Benle mi gideceksin?"

Ben de ona şaşkın şaşkın baktım. Kaşlarım havalandı ve karşımda bana süt verilmiş kedi gibi bakan Alkan'a doğru eğildim. "Başkalarını bilmem ama ben sonrasında güvenmeyeceğim insanla dün geceki pozisyonlarda bulunmam." Nefesim yüzüne ulaştığında kucağındaki bilgisayarı orta sehpanın üzerine bıraktı. Bakışları yine dünki gibi derinleşmişti. Ondan uzaklaştığımda ayağa kalktı ve bana tehditkâr bir yüz ifadesi ile yaklaştı.

"Beni yarım bıraktığımız işi tamamlamaya zorluyorsun."

İlk defa bu kadar açık olduğu için ona boş boş bakmakla yetindim. Muhtemelen sabah da onu sinirlendirmiştim. Yani biraz da hak ediyordum aslında ama bunu düşünmenin sırası değildi.

"Bırak şimdi işi, başka bir şey yapmamız gerek. Antalya'ya gidiyoruz."

"Ne?" dedi sakin ama şaşırmış bir sesle. Muhtemelen uyuşturucuların saklandığı yerin bu kadar uzakta olduğunu tahmin etmiyordu. Bence yakınlarda saklamak daha mantıklı bir tercihti çünkü arayan kişiler asla yakınlara bakmazdı. Babamı sorgulamayı kesmeliydim, muhtemelen aciliyetten nereye saklayacağını fazla düşünememişti. Belki de gerçekten bilmediğim çok şey vardı. Nedense bela kolusu alıyordum ve oldukça yoğundu.

Alkan ayaklanınca uzun yol yapacağımız için yanıma büyük çantamı ve gerekli birkaç eşyayı aldım. Hazır olduğumda salona gidip Alkan'ı beklemeye başladım. Kısa süre içinde elinde değişik bir anahtarla çıkıp geldiğinde onunla beraber kapıya doğru yürürken gözüm anahtardaydı. Gözlerimi takip edip odak noktasını bulduğunda kaşları havalandı.

"Evet Zara, başka bir araba..." dedi arabalarını takıntı haline getirdiğim için ona gelen bir bıkkınlıkla. Ne vardı ki? Sadece fazla arabaları vardı ve hepsi birbirinden güzeldi.

Bir Mercedes'in önünde durduğumuzda arabayı gözlerimle yemeden ön koltuğa kuruldum. Alkan yanına getirdiği siyah çantayı bagaja atıp sürücü koltuğuna oturdu ve yola çıktık. Çok uzun bir yol olacağı için her zamanki gibi eşofman giymiştim. Evin yolunu hayal meyal hatırlıyordum. Anahtarının en sevdiğim yerde olduğunu söylemişti babam. Aklıma bir seçenek geliyordu ama emin değildim. Gidince anlayacaktım.

Telefonumun ekranını açıp kilidini girdiğimde Instagram'dan gelen bildirimleri gördüm. Kızlar toplu grup kurmuştu. Grubun adı da "Orospu Çocuklarıyla Mücadele Vakfı" ydı. Gülüşümü engelleyemeden kıkırdadım. Alkan'ın neden güldüğümü merak ettiğini biliyordum. Ona açıklamakla uğraşmadan konuşulanlarda göz gezdirdim. Kızlar genel olarak Alp'e sövmüşlerdi. Gerçekten Seval'i kullandığına inanamıyordum. Bu kadar kötü müydü? Babasının oğlu muydu yani?

YANILSAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin