Küçüktü, kalbi sevgiyle doluydu
Kaderleri aynıydı, kayboldu
O anlara tutundu, hatıralar toz oldu
O gün başka bir hayata tutundu***
Birinci kural: Asla korkma
İkinci kural: Gözünü hedeften ayırma
Üçüncü kural: Kimseyi zaafın haline getirme
Üçüncü kural. Cehennemim olacaksın.
Kafamda teker teker yapmam gerekenleri sıralıyordum. Anın içinden çıkamamıştım. Saçımdaki dokunuşlarını hissediyorum. Midem bulanıyordu ve gözlerim ağrıyordu. Bütün kapılar ardına kadar açılıp içeriye fırtınayı sürüklemişti. Fırtınalar evin içindeyken güzeldi, dışarıya çıkarsan ya da onları içeriye davet edersen kapılıp giderdin. Hırçın dalgalar gibi alıp götürürdü seni. Dışarıya çıkmak zorundaydım. Çıkabilmek için de kollarımı zincirlemem gerekiyordu, ışık görülemeyecek kadar uzaktaydı. Bu yüzden onları ateşe vermem gerekiyordu. Onlarla ortalığı aydınlatacaktım, en azından işe yarayacaklardı. Sadece kendim için değildi, mahvolan onca hayat için de yapacaktım.
O anın içinden sıyrıldım, huzurumdan uzaklaşıp kolları arasından ayrıldım ve az öncekinden eser kalmamış bir ruh haliyle ona baktım. Beni izliyordu, o da yatakta doğruldu. "Ne oldu?" dedi sakince. Yataktan kalktım. "Sen bir iyilik isteyeceğim." Alkan'ın bakışları ciddileşmişti. O da ayağa kalktı ve "Ne istiyorsun?" dedi. Sesi nötrdü ama isteyeceğim şeyden çekiniyor gibiydi. "Bana arabanı verir misin, babama gideceğim."
Alkan'ın dudakları aralandı, "Bundan emin misin? Beraber gidebiliriz." Bir adım geriledim, olmazdı. Tek başıma olmalıydım. "Lütfen...kendim gitmeliyim. Araba kullanabiliyorum." Eniştem eski model arabasını satmadan önce boş bir ara yolda bana kullanmayı öğretmişti, trafiğe hiç çıkmamıştım ama üstesinden gelebilirdim. Kalbim sıkışsa da nefeslerimi yara bandı olsun diye içime çekiyordum.
Alkan hiç rahat gözükmüyordu, gergince çenesine dokundu. "Herkes seni ararken nasıl seni yalnız bırakayım? Bu çok riskli..." Tam önümde duruyordu, gözleriyle daha fazla ısrar etmemem için yalvarıyor gibiydi. Gözlerinde kendimi gördüğümde nefes almakta zorlandım. Gözlerimi kaçırdım, kendimden bu kadar emin olmuşken yapmalıydım. Bir daha asla cesaret edemezdim.
"Riski göze alıyorum, lütfen ısrar etme."
"Tamam..." dedi Alkan ve derin bir nefes aldı. "Ama bir süre haber alamazsam hiçbir şeyi umursamadan arkandan gelirim. Haberin olsun." Beni neden bu kadar önemsiyordu? Bana acı çektiriyordu, önemsendiğim zamanları hatırlatıyordu. Öyle bir durumdaydım ki dokunduğum her şey yok olacakmış gibiydi. Kollarımı sardığım her insan yok olacak gibiydi, kim kalmıştı?
Zara Gökçe Ersel. Enkazdan son çıkarılan. Yıllardır komada...
"Uyandır beni." dedim kısık sesle. Duymamıştı, o kadar kısıktı ki sesim kendim bile zor duymuştum.
Alkan sancılı bir anlaşma sürecinden sonra bana anahtarı verince üstümü değiştirip evden çıkmıştım, Alkan'ın arkamdan baktığını hissetsem de ona dönmemiştim. Dönersem vazgeçerdim, gözlerinde tek bir tedirginlik görmem yeterdi çünkü ayaklarım geri geri gitmeye başlamıştı. Arabaya binip arabayı çalıştırmayı başardıktan sonra çok hızlı olmayacak bir şekilde şehrimde yaşayan herkesin yerini bildiği o binaya doğru sürdüm. Gerginlikten parmaklarım sızlıyordu, gözüm sürekli doluyordu ama geri gönderiyordum yaşları. Şimdilik onları saklamam gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANILSAMA
Bí ẩn / Giật gânYanıldım, kendi geçmişim hakkında fena yanıldım. Bildiklerimden çok bilmediklerim var büyük kapılar ardında. Anne özledim seni...Baba, o gün kestim sesimi. Dön geriye, yaşa tekrar. Hisset acıyı... Bir gün, gelecek doğuracak sancıyı. Kısa Hikaye (...