24

555 38 24
                                    

Yalnızdı, yalnızlığa mahkumdu
Yeri geldi duvarlar dostu oldu
Ama bir gün zaman durdu
Büyük dalgalar sahilleri vurdu

****

Bedenim yara bere içinde kalsa da, omuzlarımdaki tonla yük günden güne artsa da yaşamaya çalışıyordum. Akıntıya karşı yüzerken zamana karışıyordum. Durmak mı kötüydü yoksa hiç yol katedemeyeceğini bile bile yürümek mi? Yanında birinin olması mı daha kötüydü yoksa olmaması mı? Alkan bana sarıldığında içsel çarpışmalarım bir pik noktası yaşamıştı. Biliyordum, beni önceden de tanıyordu. Fakat benim kahveyi sütlü sevdiğim hangi kaynakta yazıyordu? Bu bilgiye nereden erişmişti? Ya da neden bu bilgiyi saklamıştı içinde? Sorular tükenmezdi, kendimi sonu gelmeyen bir sınavda gibi hissediyordum. Her soruda duraksayıp soluk alıyordum sesli sesli.

Alkan'dan ayrıldım ve bir şey söylemeden yüzüne baktım, söylemediklerini arzuladım. İçinde neler saklıyordu? Ağır gelmiyor muydu? Onun korumasına muhtaç değildim ama zorlandığımda tutacak bir yardım eli olmalıydı. Bunu sadece kendim için değil yok yere yitirilen onca hayat için de istiyordum.

O konuşmadan sonra aramızda hiçbir konuşma geçmedi, hızla merdivenleri inip yere ulaştık ve binanın kameralarına yakalanmamak için duvarlara sürtünerek bir arabaya ilerledik. Bu seferki araba da farklıydı, bu araba durumu da garipti. Alkan bu kadar zengin miydi? Yoksa güvenini kazanmaya çalıştığı adamların ona verdiği "ufak" bir hediye miydi bu?

Çevik hareketlerle ikimiz de aynı anda arabaya bindiğimizde düşünmeyi bıraktım. Tek istediğim yatağa uzanıp müzik dinlemekti, sanki hiçbir şey yaşamamışım gibi...Sanki gittiğim o ağaçlarda kendimi tekrar kaybetmemişim gibi...

Araba hareket etti, arka sokaklardan dolandık. Ağzımı açıp tek kelime bile etmedi çünkü düğümleri çözemiyordum. Belki de dedikleri doğruydu fakat ona her inanmak istediğimde aklıma beni onların önüne attığı an geliyordu. Nasıl yapabilmişti? Gerçi belki de buna değerdim, ben bile kendimi başkaları için harcayabilecekken başkasından bunu yapmamasını bekleyemezdim. Yolda ilerledikçe düğümleri teker teker çözmeye çalıştım. Fakat bu kez de düğümleri daha çok karıştırdım. Çabalamamda sorun mu vardı? Belki de hiçbir şey yapmadan daha faydalı bir insan olurdum.

Yol uzun sürdü, hiçbirimiz konuşmadık. Sanki son konuşmamız merdivende olanla sınırlı kalacak gibiydi. Bir şeylerin farkındaydım ama görmezden geliyordum çünkü gerçekliğinden emin olamıyordum. Gerçekliğinden emin olana kadar da hep tetikte kalacaktım.

"Teyzen mesaj atmıştı, söylemeyi unutmuşum. Birkaç kez de aramış." Sessizliği kıran soluk ses arabaya yayıldığında yüzümü Alkan'ın bana uzattığı kilidi açık telefona çevirdim. Şehirden uzaklaşmıştık, Alkan eve uğrama riskini almamıştı. "Ne söyleyeceğim? Eve de uğramadım. Telefonum, eşyalarım..."

"Sen sadece teyzene sana bir çanta hazırlaması gerektiğini söyle. Gerisini ben hallederim." dedi arabanın hızını arttırırken. Gözüm direksiyondaki parmaklarına kaydı, gümüş geniş yüzük yine parmağındaydı. İpli bilekliği de olduğu yerde duruyordu. Kafamı çevirdim ve uzattığı telefonu aldım. Teyzeme her şeyi şeffaf bir biçimde anlatmam gerekiyordu fakat tepkisini kestiremiyordum.

Son aramalara girip teyzemin cevapsız çağrılarına dokunup telefonu kulağıma götürdüm. Telefon iki kere çaldıktan sonra açıldı. "Zara?! Neredesin sen? Meraktan öldüm burada!" Telefon numarasını kaydetmiş olmalıydı, telaşlı sesi zihnime ulaştığında parmaklarımla oynadım. "Teyze, sakin ol. Anlatacağım ama lütfen ani tepkiler verme." Teyzem bir şey söylemeden anlatmama müsade ettiğinde yaşananları baştan sona bazı küçük kaçırılma detaylarını atlayarak anlattım. Birkaç yalan da söylemek zorunda kalmıştım. Alkan'ı tanıdığımı, bana yardım etmek ve güvenliğimi sağlamak için bir süre beni misafir edeceğini anlatmıştım. Polis fikrini ortaya attığında işin içinde büyük adamlar olduğundan polisten kolayca sıyrıldıklarını belirtmiştim. Teyzem rahat değildi, düşünceler içini kemirecekti ama yapacak bir şeyim yoktu. Onu rahatlatmak için birkaç cümle kurup ardından bana çanta hazırlamasını istedim. Çok itiraz etti, tekrar polis meselesini dile getirdi ama söylediklerini kesin bir dille reddettim. Telefonumu çantaya koymadan önce de kapamasını rica etmeyi ihmal etmemiştim. Okul ve kafe meselesi kafamı kurcalarken birikmiş paralarımın varlığı beni biraz olsun rahatlatmıştı. Kafeden bir süreliğine ayrılmak isteyecektim. Böyle söylersem belki ileride beni tekrar işe alırlardı. Ya da almazlardı...

YANILSAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin