2

2.9K 118 50
                                    

İnsanlar başkalarını sözleriyle etki altına alamayınca kimyasallara başvuracak kadar aşağılıktı. Orada konuşan iki kişinin boğazını sıkmak istiyordum. Onların ölmesini diliyordum, bu nasıl bir şeydi?! Bu nasıl bir şerefsizlikti?! Bir doğum gününe şekerleme ile uyuşturucu sokacaklardı! Kim bilir kaç çocuğu bağımlı hale getireceklerdi! Kalbimin hızı iyice artmıştı. Kulaklarımdan bile duyabiliyordum artık. Fakat pompaladığının kan olduğu konusunda şüphelerim vardı. Resmen bütün bedenimdeki sinirlerimin zıpladığını hissediyordum. Hayatı sönecek birçok çocuk olacaktı, benim hayatımı onlarınkinden değerli yapan hiçbir şey yoktu. Bu yüzden bulunduğum yerden çıkmak istedim. Ne yapacağımı bilmiyordum ama tepkisiz kalamazdım, uyuşturucuların oraya gitmesine engel olmalıydım!

Bir adım atıp yaslandığım duvardan ayrıldığım sırada bir kol boynuma dolandı ve ağzım büyük bir el tarafından kapatıldı. Anın verdiği şokla çığlık atmaya çalışsam da çığlığım kısık ve boğuk çıkmıştı. Nefesim kesilmişti, korkuyordum. Arkamda bir beden vardı ve amacının ne olduğunu bilmiyordum! Belki de çoktan enselenmiştim ve bu işin içine beni zorla sokacaklardı. Nefes almaya çalıştım. Ağzımdaki elin baskısı arttı. Arkamdaki kişi beni az önce yaslandığım bina girişine çekti, bedenim ona yaslanmıştı. Boynumdaki kolunu kaldırmaya yeltenecekken kulağımın dibinde hissettiğim nefes bedenimin tir tir titremesine sebep oldu.

"Sessiz ol, ani hareket yapma. Onların karşısına çıkarak onları engelleyemezsin!"

Sesi oldukça kısık çıkan bir erkekti, bilerek sessiz konuşuyor gibiydi. Öyle çok korkmuştum ki bedenim baştan aşağı uyuşmuştu. Ona güvenmemi mi bekliyordu cidden? "Bana güvenmemeni anlarım, sana böyle yaklaşmamın sebebi aniden korkup bağırmanı engellemek." Derin bir nefes aldı, korkudan titreyerek arkamda dikilen iç ürpertici sesin sahibini dinliyordum. Söyledikleri beynimde yer edinemiyor gibiydi, algılayamıyordum çünkü binlerce ses vardı.

"Seni anlıyorum, gerçekten sana yardım etmek istiyorum. Uzun süredir onları takip ediyorum. Şimdi çıkarsan bütün planım bozulacak! Onların adamı değilim,  bunu kanıtlayabilirim. Hiçbir şey görmemiş gibi uzaklaş buradan, eğer sana ulaşmazsam beni kolayca enseleyeceğin bir yol var." Derin bir nefes aldı, boynumdaki kolunu temkinli bir şekilde çekti ve elime bir kağıt sıkıştırdı.

"Uyuşturucudan zarar gören birinin hastane kayıtlarını alabileceğin bir numara. Sadece sana ulaşmazsam bu yola başvur. Bu yoldan beni çok kolay bulursun. Sen bana güvenmeyebilirsin ama ben sana güveniyorum."

Elinin ısısı elimden uzaklaştığında arkamdaki beden de benden uzaklaştı, diğer elini ağzımdan çektikten sonra zangır zangır titreyen bedenimi arkama çevirdim. Koşarak uzaklaşan fakat oldukça sessiz ayrılan siyahlar içinde uzun birini gördüğümde bakışlarım sokağın bittiği tarafa kaydı, uyuşturucu satıcısı ve müşterisi hala bir şeyler konuşuyordu ama odaklanamıyordum. Eylemim kısıtlanmıştı, tanımadığım biri tarafından.

Tanımadığım ama bana güvenen biri tarafından...

Elimdeki buruşturulmuş kağıdı açtım, içinde aceleci bir el yazısıyla yazılmış bir numara vardı. "Şermin Hanım" yazıyordu numaranın üstünde. Derin bir nefes aldım, eğer kararsızlığımı aşamazsam yakalanacaktım. Fevri davranmamalıydım, arkamdaki her kimse ödümü koparmış olsa da haklıydı. Ona güvenmesem de yapmaya çalıştığım hareket gereksizdi. Polise gidebilirdim, çocuğun suratını yüzüme kazımıştım. Onu bulabilirdim ama buradayken onlara karşı gelemezdim. Savunma bilmeyen bir kız değildim ama iki adamla ne kadar başa çıkabilirdim bilmiyordum.

Kararımı verip sindiğim yerden titreyen bacaklarımla çıktım ve binalara saklana saklana yürüdüm. Duyduklarım ve yaşadığım korku karşısında ayakta kalabilmem bir mucizeydi. Alnımda biriken terlerin varlığını yüzüme esen rüzgarın alnımı üşütmesinden sonra anlamıştım. Düşündüm, kim bilir kaç hayatı mahvetmişlerdi bu zamana kadar; kaç ışığı söndürmüşlerdi? Hayat etrafta dönen pisliklerin farkına varınca bambaşka bir hale bürünüyordu.

Sokaktan çıkıp işlek bir caddeye yöneldiğimde hala nefes nefeseydim, hala kararsızdım. Doğru mu yapmıştım? O arkamdaki kimdi? Planı neydi? Bu adamları nereden tanıyordu?

Alnıma bir tokat attım, bana ulaşana kadar sessiz kalacaktım. Kanıtım olmayabilirdi ama o anı zihnimden silemezlerdi, o kişi bana planını orada anlatmamıştı belki ama ben öğrenecektim. Tabii ki ona güvenmiyordum, fakat başka türlü bir hareket sergilemem de mantıksızdı. Kendimi toparlayıp gitmem gereken yere doğru yürüdüm, merakımın başıma bela olacağını bilmeliydim. Bunca zaman böyle bir belaya karışmamam zaten garipti!

Kısa bir yürüyüşün sonrasında kafeye yaklaştığımda kafenin yanındaki minik çay bahçesinin arka tarafına yürüyüp tuvaletine girdim. Burada çalışan birini tanıdığımdan her gün kafeye gitmeden önce tuvaletine girebiliyordum. Dikkat çekmemek için arkadan giriyordum. Kimsenin bilmemesi gerekiyordu. Çünkü ben anahtar girişi bile olmayan bir kutuydum, asla açılamazdım. Açılmamalıydım, içimde tuttuklarım fırtına olup beni yutardı. Zihnimde gizlenen gerçekler herkesi mahvederdi.

Lavaboya girip alafranga tuvaletin bulunduğu bir kabinin içine kendimi attıktan sonra çantamı kapıdaki askıya astım ve içinden tül peruğu çıkardım, zaten toplu olan saçıma yine çantamdan çıkardığım boneyi geçirdim ve peruğu taktım. Peruğu tutup formalarımı çıkardım ve yanımdaki siyah deri etekle kırmızı kazağı üstüme geçirdim. Botlarımı da topuklu olanlarıyla değiştirdikten sonra peruğun dolaşan kısımlarını düzelttim. Eşyalarımı toplayıp kabinden çıktığımda aynada kendine makyaj yapan bir kadınla göz göze geldim, gözlerimi kaçırıp montumun minik gözüne sakladığım lens kutusundan siyah lensleri çıkardım. Taka taka oldukça pratikleştirdiğimden onları kolayca gözüme yerleştirmiştim, kadının bakışlarını üstümde hissetsem de aldırmadım ve birkaç makyaj malzemesiyle yüzümü değiştirdim. Gözüme koyu bir far sürmüştüm ve dudaklarıma açık tonlarda mat bir ruju yedirmiştim. Son olarak kirpiklerime maskara sürdükten sonra her şeyi tekrar çantama sokup ellerimi yıkadım. Kadın hala aynadan beni kesiyordu, sinirlenmeye başlamıştım. Tehditkar bir bakış attıktan sonra topuk seslerinin eşliğinde tuvaletten çıktım. Geldiğim yoldan kafeye yöneldiğimde göğsüme büyük bir hava kütlesini doldurdum, ben buydum işte. Okulda sessiz, sakin ve gizemli gözüken fakat çıkışlarda bambaşka bir insana dönüşen saklı bir kutu...

YANILSAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin