20

604 41 79
                                    

Kördüğüm, büyük bir sonun başlangıcı

Ruhun yarası, kalbin ince sızısı

****

"Kusura bakma." dedim aniden. Bugün kaçıncı donakalışımdı bilmiyordum, bazen bedenimin kontrolünü kaybediyordum. Mantık kayboluyor ve kendimle baş başa kalıyordum. Bana istediğim çoğu şeyi anlatmıştı, daha fazlasını istemek açgözlülük değildi de neydi?

Odadan çıkmak için adım attığımda Alkan kolunu uzatıp beni durdurdu. Azar mı çekecekti? Bence hak ediyordum.

"Oğuz'un ne yapmaya çalıştığını biliyorsun değil mi?" dedi konudan bağımsız bir şekilde. Gözlerinde garip bir ifade vardı. Oğuz'un ne yapmaya çalıştığını zaten konuşmamış mıydık? Beni oyalamaya çalışmıyor muydu?

"Beni oyalamaya çalışıyor." Sesim sakindi, dudaklarını birbirine bastırıp nefes verdi. Sanırsam doğru cevap bu değildi. "Hayır Zara, daha kötüsü için uğraşıyor."

Daha kötüsü ne olabilirdi? Beynimin tamamını harcamıştım, düşünemiyordum artık. Bilinmezliğe sürüklenmiş zihnim yüzüme yansıdığında Alkan konuştu: "Anlatacağın şeyler değerli ve senin canın pahasına anlatmayacağını biliyorlar. Bu yüzden farklı bir yol buldular. Başta bu stratejiyi teyzende denediler ama geri sekti. Şimdi Oğuz'la deniyorlar." Ela gözleri öfkeliydi, ne anlatmaya çalıştığını kavrayınca gözlerimi iyice açtım. Demek ki o yüzden...

"Bu yüzden öptü seni, bu yüzden fedakâr adam rolüne büründü. Ona aşık olasın diye."

Bedenim sarsılırken yüzüme bir yumruk yemiş gibi hissettim. Ona değer vermemi istiyorlardı. Ona değer verirsem söz konusu onun canıyken her şeyi anlatacaktım. Peki benim anlatacağım şeyi bilmeyen tek ben miydim?

"Ne anlatmamı istiyorlar?"

"Babanla ilgili bildiğin tüm ayrıntıları." Alkan'ın yüzü bulutluydu. Babam hakkında öğrenmeleri gereken şeyler vardı. Muhtemelen babam onların canını sıkacak bir şey yapmıştı ve hayatta kalan en yakın aile ferdi bendim dolayısıyla bildiğimi düşünüyorlardı.

Ama bilmiyordum...

Alkan her zaman onlardan bir adım öndeydi, içlerine iyice sızmış olmalıydı fakat artık gerçek yüzü ortaya çıkmıştı. Beni kurtarmak bütün çabasına değer miydi? Beni gerçekten neden kurtarmıştı?

"Kafanda kurup durma. Gerçekleri kendi gözlerinle göreceksin zaten."

Zihnimi okuyordu, bu özellikten ben de istiyordum! Nasıl bu kadar doğru anlıyordu her şeyi? Ayrıca gerçekleri tam olarak ne zaman görecektim? Artık soru işareti istemiyordum.

İçinde bulunduğum durumun farkına varıp gereğinden fazla yakın durduğumuzu gördüm ve bir adım geriledim. Anlattıklarını kafamda iyice tarttıktan sonra aklıma gelen şeytani planlarla gülümsedim. Gülümsememi yadırgayan Alkan sorarcasına baktı. Tek kaşımı kaldırdım. "Anladın mı aklımdan geçeni?"

Birkaç saniyelik sessizliğin ardından Alkan'ın yüzü çeşitli ifadelere büründü. İlk gördüğüm aydınlanmaydı fakat ikinci gördüğüm biraz daha karamsardı. Ne düşündüğünü merak ediyordum. "Anladım ama bir sorun var."

"Nasıl bir sorun?"

Açtığım mesafeyi bana doğru bir adım atarak kısalttı ve ela gözlerini yüzümde gezdirdi. "Sence bile bile seni o psikopatın eline bırakır mıyım?" Alkan koruyucu melek işini fazla mı benimsemişti yoksa herkese karşı bu kadar yardımsever miydi? Şüpheler içimi kemirirken daha fazla içimde tutamadım ve sordum: "Beni neden korumaya çalışıyorsun?"

Sorumu beklediğini anlamıştım, kaşları havalandı. Sorumu cevaplamak yerine gıcık bir şekilde konuştu. "Onu da yakında anlayacaksın." Anlamam gereken şeyler bir bir artarken artık bende anlayacak beyin kalmadığını biliyordum. Arkasını dönüp kapıya doğru yürüdü, ona hemen yetiştim. "Planı uygulamalıyım." Kapıyı açmadan tekrar bana döndü, istemiyordu. Ama kendim de bu zamana kadar gayet iyi idare etmiştim. "Eğer ona aşık olduğumu düşünürse gerçek yüzünü daha çabuk görürüz. Senin de elin armut toplamayacak o sırada." Alkan derin bir nefes aldı. Bu düşünce hoşuna gitmiyordu. Sakladığı şeyleri öğrenmemden mi korkuyordu? Oğuz'un beni manipüle etmesi miydi onu endişelendiren?

"Kafanda kurma, her şeyi yakında göreceğim zaten." Kendi sözüyle onu vurduğumda güldü. Kendimi bilmiş bir kız çocuğu gibi hissediyordum. Sanki savaşmaya çalıştıkça yaşım küçülüyordu. Bu her zaman olmuyordu. "O zaman iyi bir plan kurmalıyız." dedi sonunda pes ederek. Hevesle ona baktım, en sevdiğim şeydi rol yaparak hareket etmek. Haddini bilmeyenlere haddini bildirmenin keyfini hiçbir şeyden alamıyordum.

Ben planı düşünürken Alkan düşüncelerimi böldü. "Ama planı şimdi kurmuyoruz, ikimiz de yorulduk. Akşama konuşuruz." Aklıma okul ve kafe geldiğinde yüzümü buruşturdum. Umarım işten atılmazdım. İş bulmak kolay olmuyordu. "Şimdi bir şeyler yiyelim. Seni bilmem ama ben açlığa tahammül edemem." diyip beni beklemeden odadan çıktığında açık kalan kapının ardından gidişini izledim. Garip biriydi, yeri geldiği zaman fazlasıyla ciddiydi ama bazen de tam tersi gibi davranıyordu.

Mutfağa gittiğimde onun büyük siyah kupalara su koyduğunu gördüm. Gözleri bana kaydığında yüksek sandalyelerden birine oturdum. Önüme kupalardan birini koydu ve yanıma oturdu. Kupanın içine baktım. Renginden sütlü kahve olduğu anlaşılıyordu. İstemsizce onun da kupasına baktım, onunkinin rengi daha koyuydu. Sanırsam filtre kahve içiyordu.

"Bana neden sütlü yaptın?" dedim bunu nereden bildiğini sorgularcasına. Kupama baktı ardından kendi kupasına baktı. Sessiz kalıp kahvesini yudumladığında yalan söylememek için sessiz kaldığını anlamıştım. Sandığımdan daha fazla şey biliyordu. Sorgulanması gereken daha çok şey vardı ama bu seferlik onları sonraya sakladım ve hazırladığı kahvaltıya gömüldüm.

YANILSAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin