Alkan'dan...(Özel Bölüm)

430 18 68
                                    

Çok acı, çok iç çekiş.

Hangi acıma odaklanayım? Hangisi için dişimi sıkayım? Hangi yaramdan akan kanı kurutayım?

Neredeydim? Neden hissedemiyordum? Ne olmuştu? Kimdim ben?

Alkan...Alkan'sın sen...

İçimdeki belirli belirsiz sesler bir el olup derinliklerinde kaybolduğum denizden çekti aldı beni. Gözlerimi bir kabustan uyanır gibi hızla açtım, boğulmaktan son anda kurtulan birinin nefes alışları gibiydi göğsümü şişirip indiren hava tanecikleri.

Görüşüm netleşti, bulunduğum odanın beyazlığı ve aydınlığına alışamamıştım. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım, kısık gözlerle etrafı tanımaya çalıştım.

Üstümde beyaz bir örtü vardı, bir yatakta yatıyordum. Tepemde yanan beyaz lambanın beyne geçen rahatsız edici bir cızırtısı vardı. Üstümdeki örtüyü yavaşça atıp doğrulmaya çalıştım fakat bacaklarımdaki hissizlik yüzünden duraksamak zorunda kalmıştım. Kalbim ağzımda atmaya başladığında odamın kapısı açıldı ve içeri orta yaşlı bir doktorla birlikte babam girdi.

Korkumu gizlemeyen bakışlarımı bacaklarımdan uzaklaştırıp odaya giren iki kişiye yönelttiğim sırada babam dibime kadar gelmişti. Gözleri doluydu, neden ağlamış gibi bakıyordu? "Nasıl hissediyorsun Alkan?"

Doktor yattığım yatağın ayak ucunda durup elindeki dosyaları havaya kaldırdı ve gözlerini kıstı. Hissetmiyordum. Ciddi bir durum olduğunu düşündükçe kafayı yiyecek gibi oluyordum.

"Hissetmi..."

Tam konuşurken en son nerede bulunduğum gerçeği zihnime düştüğünde bağlı olduğum aletlere döndüm hızla. Kafamda bir çağlayan gibi akmaya başlayan görüntüler bütün bedenimin buz kesmesine sebep olmuştu. Kan kokusu, kulaklarımın çınlaması, bedenimdeki acı, sirenler, sevdiğim kadın...

"Zara! Zara nerede?!"

Yüksek sesle ve hızla konuştuğumda doktorla babam birbirine baktılar, ardından doktor gözlüğünü umutsuzca düzeltti. İkisinin de yüzleri değişmişti. Bu ne demek oluyordu? Ona bir şey mi olmuştu?

"Nerede o?" dedim sakin kalmaya çalışarak. Monitörden gelen sesler hızlanmıştı. Kalbim çok hızlı çarpıyordu. "Oğlum..." dedi babam ve elime doğru uzandı. Elimi ondan uzaklaştırıp üzgün gelen sesine tepki olarak dehşet içinde baktım.

"Ne zamandır baygınım? Neredeyiz biz? Onlar nerede?"

Sorularımı ardı ardına sıralarken doktor dosyayı ayak ucuma bırakıp yanıma yürüdü. Sırtım yataktan kalktığında doktor da yanıma ulaşıp elini omzuma koymuştu. Bana tepeden dik dik bakan doktora karşı içimdeki endişeyi gizlemedim. Öylece bakmaya devam ettim. Kafamdaki sorular öyle fazlaydı ki nefesim kesiliyordu ihtimalleri düşündükçe.

"Alkan...tam olarak 2 sene 9 aydır komadasın."

Doktorun söylediğini ilk duyduğumda algılayamadan öylece bakmıştım suratına. Daha sonra algılarım açıldı ve zihnimde yer edinen kelimelere tepki olarak öylece kaldım.

Zaman durmuş gibiydi, 2 sene 9 ay...

2 senedir komada mıydım? İki senedir yarı ölü müydüm? Herkese ne olmuştu? Bana ne olmuştu? Zara hayatta mıydı..?

Benim istemeyerek yaptığım bir işi zamanla bana sevdiren, karşı koyamadığım, çok sevdiğim, sevgilim...hayatta mıydı?

"Zara nerede?" diye tekrarladım yüksekliği düşen sesimle. Sanki komada olmam umrumda olmamıştı, doğrusu zaten komada olmam değildi umrumda olan. Ben komadayken Zara neredeydi? Kim bilir ne kadar üzülmüştü? Babasını da kaybetmişti...ya kendine zarar vermişse...

YANILSAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin