45

512 30 92
                                    

Yara izi, korku zerresi
Dua etti her cumartesi gecesi
Hayatının ince ipliği
Koptu bir deprem ertesi

💥

Küçükken hayalini kurduğum şeylerden biri de hayatımı adayacağım bir adamın bana evlenme teklifi edeceği andı, kafamda farklı senaryolar kurup oynatırdım. Aşk şahit olduğunuzda daha farklı geliyordu ama bizzat yaşadığınızda hissettiğiniz farkın haddi hesabı yoktu.

Bu bir evlenme teklifi sayılır mıydı?

Kafamda kurup oynattığım senaryolardaki gibi olmamıştı çünkü nasıl hissettireceğini asla kestirememiştim. Bambaşka hissettiriyordu, kalbim ezilip büzülmüştü. Kafamdaki başka düşünceler kısa süreliğine kapıyı çarpıp kaybolmuşlardı. İstediğim, istemediğim ve hayal ettiğim bütün şeyleri sorgulama vaktim gelmişti. Alkan hayatıma girdikten sonra ne hayali kurduğumu bilmiyordum çünkü o hayallerimin seviyesini bile aşıyordu çoğu zaman. Bunun bir sınırı yoktu, her söylediğinin kalbimi daha da büzüştürmesi ve kendine açtığı yeri genişletmesi garip değil miydi?

Suskunluğum sürerken Alkan'ın tepkisizce yola bakmaya devam ettiğini gördüm. Suskunluğumu yanlış anlar mıydı? Söyleyebilirdim ama kelimeler beynimden uçup gidiyordu. Araba kullanırken onu etkileyebilecek şeyler söylemek istemiyordum. Yüzü düşerse dayanamazdım, belki de sadece bir onay cümlesiyle başlamam gerekiyordu...

"Olur." dedim sakince. İçimdeki fırtınadan kopup çıkan tek şey bu kelime olmuştu. Sadece sormasıyla devreleri yakmıştım bir de yüzük falan çıkarsa bayılıp kalabilirdim.

Alkan hiç benden tarafa bakmadı, sebebini yol boyunca anlayamadım. Zaten yol kısa sürmüştü, bir kafenin önüne geldiğimizde arabayı gelişigüzel park etti ve arabadan indik. İki yanımızdaki boşluğa da arabasını park eden Alp arabadan indiğinde üçümüzün ağzını da kısa süre bıçak açmadı. Gerçekten konuşmamız gereken tonlarca şey vardı, tatmin olmayacağımdan adım kadar emindim ama en azından biraz içim rahatlayabilirdi. Kafamı kurcalayan şeylerin içine bir de Alkan'ın yüzüme bakmaması da girmişti. "Oynamıyorum ya!" deyip kaçıp gitmeme çok az kalmıştı.

Bir masaya geçene kadar kimse ses çıkarmadı. Masaya oturduğumuzda yanımızda biten garsona teker teker ne istediğimizi söyledik. Açıkçası bende iştah falan kalmamıştı. Yediğim poğaçayla duruyordum fakat açlık hissetmiyordum bu yüzden çay söylemeyi tercih etmiştim. Alkan filtre kahve, Alp de sadece su istemişti. Keyfimiz kaçıktı, bu durumda kim olsa aynı şekilde düşünürdü.

"Konuşun artık!" diye kısık ama sert bir sesle söylendiğimde Alp'in bakışları değişti. "Sorun da anlatayım." dedi uysalca. Kaşlarım havalandı. Her şeyi anlatacak mıydı?

"Pek bir istekli gördüm seni, ne değişti?"

Alkan'ın sesini duyduğumda ona döndüm. Yan yana oturmuştuk, Alp de karşımızda oturuyordu. Söylediği şey de tam düşündüğüm şeydi. Alp'in bakışları tavana çıktı. Kısa süre havaya baktıktan sonra tekrar bize döndü. "Annem...öldü."

Söylediği şeyi algıladıktan sonra ifademi korumaya çalıştım. Annesi ölmüştü, yoksa...

"Evet, babam yüzünden."

Düşüncelerimin devamını sözlü bir şekilde getirdiğinde karşımdaki tanıdık hikayeyle yutkundum. Alkan da bana dönmüştü, masadaki elimi sıktığında gözüm ellerimize kaydı. Sonra oyalanmadan Alp'e döndüm. Acısını en derinden hissettiğimde zorlukla nefes aldım. O da tepkimizi ölçüp anlatmaya devam etti.

YANILSAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin