Yaşanmışlıklar üzerime bir bir gelmeye başlayınca çerçeveyi hızla komodine koydum. Gözlerimi yumup derin nefesler aldım, orada bir yerlerde hala tedavi altındaydı. Aslında iyileştiğini düşünüyordum ama hasarı düşündüğümüzden daha fazlaydı, kime yanmalıydım? Şizofreni olan babama mı, bu hastalığa kurban giden anneme mi?
Yeterince yanmıştım, külleri yakamazdım.
Günün geri kalanını bölük pörçük ruh hallerinde geçirdikten sonra bambaşka bir güne uyanmak üzere uykuya dalacakken telefonuma gelen mesaj beni engellemişti.
Ketum Oğuz: Yarın Korhan'ı gözler misin?
Ketum Oğuz: Ben de tanıdıklara bakacağım.
Ketum Oğuz: Bu arada
Ketum Oğuz: Depoda bir şey mi oldu?
Ketum Oğuz: O şerefsizin arabası biz girerken oradaydı ama çıktığımızda gitmişti
Ketum Oğuz: Onunla mı karşılaştın?
Zara: Hayır
Zara: Depo zifiri karanlıktı ve dardı, koliyi bulduğum gibi çıktım. Ama bir nefes hissetmedim desem yalan olur. Orada beni gözlüyor gibi geldi
Ketum Oğuz: Uyuşturucuları aldığımızı biliyor...
Ketum Oğuz: Onun yoluna taş koymaya çalıştığımızı öğrendi, artık onun için düşmanız. Bize her an saldırabilir.
Ketum Oğuz: Dikkatli olmasın
Zara: Sen de dikkatli olmalısın
Zara: Ve tamam, Korhan'ı gözleyeceğim.
Zara: Haberleşiriz
Ketum Oğuz: Tamamdır.
Kısa süren konuşmanın sonunda gözlerimi ovuşturup telefonu kenara koydum, yarın iş vardı ve bu canımı sıkıyordu. İşten daha çok canımı sıkan bir şey varsa o da bir adamın benimle görüşecek olmasıydı, bağımlıların görüşmeleri nasıl olurdu? Görüşme anlayışlarının bir insanı kaçırıp bağlamak olmasından korkuyordum. Bir yandan da içimdeki merakı engelleyemiyordum. Başıma bir şey gelirse muhtemelen merak duygusundan olacaktı fakat beni kestirmeden hedefe ulaştıran da yine meraktı.
Ne zaman uykuya daldığımı hatırlamıyordum, alarmın cılız sesiyle uyandığımda doğan güne lanetler yağdırdım. Çünkü süslenmek ve peruk takmak istemiyordum. Kendi benliğimi bulamıyordum, o peruğun içindeyken büründüğüm kıza da ayrıca hayrandım. Ama ben o değildim, asla olamazdım. Kendi kimliğimi sorgulamaya geçmeden yataktan kalkıp banyoya girdim ve yüzümü yıkadım. Klasik peruk, makyaj işlerini el alışkanlığımdan dolayı hızlıca hallettikten sonra dolabın önünde dikilip kıyafetlere baktım. Bu sefer kendime daha az acımasız davranmaya karar verdiğimden siyah, paçaları taşlı dar koyu elime aldım, üstüne de mavi bir sweat buldum. Sweat spor olmaktan çok klasikti bu yüzden pantolonla uyacağını düşünmüştüm. Gökçe bugün daha sadeydi fakat yine kendini parlatacak şeyler bulmuştu.
Giyinip aynada kendimi kontrol ettim, gayet doğru seçimler yapmıştım. En yorucu kısma geldiğimin farkına vardığımda ofladım. Peruğa şekil vermem gerekiyordu, bu sebeple kalın maşayı fişe takıp bir süre ısınmasını bekledim. Aralara dalgalar atacaktım, bunu yapmam uzun sürmezdi. Maşayla savaşımdan galip geldiğimde dalgalanan kızıllıklara baktım, belki de peruk değiştirmeliydim. Gökçe gibi süslü bir kızın uzun süre aynı saç renginde kalması akıl alır gibi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANILSAMA
Mystery / ThrillerYanıldım, kendi geçmişim hakkında fena yanıldım. Bildiklerimden çok bilmediklerim var büyük kapılar ardında. Anne özledim seni...Baba, o gün kestim sesimi. Dön geriye, yaşa tekrar. Hisset acıyı... Bir gün, gelecek doğuracak sancıyı. Kısa Hikaye (...