49

386 26 364
                                    

Selam, bu bölümü olabildiğince çok yorumlar mısınız?? Hepinizin düşüncelerini merak ediyorum. Benim için önemli...

İyi okumalarr

***

Bir intikam hikayesi
Aldı öcünü kendisi
Ama kaderin cilvesi
Duyuldu silah sesi

🔥

Yol uzundu, çarpıntısını her yerimden duyduğum kalbim de işimi kolaylaştırmıyordu. Ölecek gibi hissediyordum, sanki bir koşu yarışında en öndeyken ve galibiyete o kadar yaklaşmışken dizlerimin üstüne düşecektim. Korkuyordum ama mutluydum, çünkü içimde bir yerlerde bir kaos aşığı vardı.

Davetin yapılacağı büyük malikaneye geldiğimizde hava sıcak da olsa üşümeye başlamıştım. Şansım benimle olacak mıydı? Yoksa kendimi malikanenin dibindeki denizin altında mı bulacaktım? Boğulmayı deneyimler miydim? Yıllarca kabuslarımın zehirli eli boğazımı sıkarken yaşamayı başarabilmiştim. Bence bunu yapabilirdim, kurtarabilirdim kendimi. Babamı da...

Alkan'la arabadan indiğimizde kendimi etrafı incelerken bulmuştum. Binanın geniş bir girişi vardı ve iki tane takım elbiseli adamın kapıda nöbet tuttuğunu görmüştüm. Alkan ellerimizi kenetlediğinde kapıdan içeri giren tehlikeli adamlara ve yanlarındaki kadınlara baktım. Bazıları çok gençti, bazıları ise orta yaşlıydı. Giydikleri kıyafetler oldukça iddialıydı. Topuklularla yürümeye alıştığımdan binaya doğru ilerleyen Alkan'a kolayca uyum sağladım. Girişe geldiğimizde görevli ismimizi zordu. Alkan Alp'in bize söylediği isimleri görevliye söylediğinde görevli elindeki listeyi kontrol etti. İsmi listede gördükten sonra Alkan'la bana bir bakış atıp tekrar listeye baktı. Tek kaşını kaldırarak listeye baktığında sorunun ne olduğunu merak etmiştim. Yoksa ismi yazılan kişilerin hepsini tanıyor muydu?

Gerildiğimi belirtircesine Alkan'ın elini sıktım. Alkan da tam dudaklarını araladığında adam gülümseyerek bize döndü. Hafifçe kenara çekildi ve "Buyurun efendim..." diyerek kolunu kaldırıp içeriyi gösterdi. Gerginliğim azaldığında yüzüme hafif bir gülümseme oluştu. Adamlara daha fazla bakmadan içeri girdiğimizde planın zor kısmına geldiğimizi anlamıştım. O kadar çok takım elbiseli adam vardı ki hangisinin daha tehlikeli hangisinin iyi kalpli olduğunu kestiremiyordum. İnsanlarla göz teması kurmadan Alkan'ın beni götürdüğü yere doğru ilerledim. En kenarda kalan uzun, daire şeklindeki küçük masanın yanına geldiğimizde ellerimizi ayırdı. Masa bomboştu, bizim masaya gitmemizle birlikte beyaz gömlekli ve siyah pantolonlu minyon bir görevli önümüze minik kadehlerde şampanya bıraktı. Kız yanımızdan ayrıldığında stresli bakışlarla etrafı inceleyen Alkan'a baktım. "Aslan yok." dedi birden.

Nasıl yok?

"Nasıl?"

"Ya dışarıda gizli anlaşmalar yapıyor ya da gelmedi. Gelmediğini düşünmüyorum. Biraz daha bekleyelim."

Tek nefeste konuştuktan sonra derin bir nefes almıştı. Onu dinlerken incelemeyi de ihmal etmemiştim. Uzun saçın yakıştığı erkeklerin nadir olduğunu düşünenlerdendim ve Alkan'ı bu şekilde bile yakışıklı bulmam hiç etik değildi.

Alkan şahin gözlerle etrafı tararken giriş kapısına dönen bakışları aniden aydınlanmıştı. Öfkeyle "Geldi, piç!" dediğinde baktığı yöne baktım. Etrafını kaplayan kalabalıkla beraber ilerleyen adamı zorla seçebildiğimde kaşlarım havalanmıştı. Uzun boylu bir adamdı, yüzü korkunç derecede Alp'in yüzüne benziyordu. Saç rengi biraz daha açık kalsa da bir an karşımda Alp'in olduğunu sanmıştım. Saçlarındaki birkaç beyaz tutam kendini belli ediyordu. Yanındaki adamlarla çok meşgul bir edayla konuşuyordu.

YANILSAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin