35. Bölüm

8.5K 363 123
                                    

Ben geldim. Oylarınızı ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum çiçeklerim. Herkese keyifli okumalar..

Bölüm şarkısı: Buray, Kumral yazların.








"Günaydıııın!" diye bağırdım. Gökalp'in kulağının dibine kadar sessiz adımlarla ilerlemiş ve Allah ne ses verdiyse bağırmaya başlamıştım. Sabah uyandığımda sevgili kocamın hâlâ uyuduğunu görünce bir süre onu izlemiş, sonra da güzel bir kahvaltı hazırlamak için işe koyulmuştum. Pazartesi günü sendromunun moralimi bozmasına izin vermeden gülücükler saçıyordum. Hazırladığım kahvaltıdan sonra odamıza çıkmıştım ve Gökalp'in uyanması için karga  sesimle başını ağrıtıyordum.

Önce kaşları çatıldı, ardından gözleri aralandı. Tepesinde dikilen beni görünce yüzündeki güzel tebessümle yüzüme baktı. Sanki onun başında bağıran ben değilmişim gibi uysalca konuştum.

"Günaydın canım."

"Günaydın güzelim. Erken uyanmışsın?" dedi sorarcasına. Halbuki normal saatte uyanmıştım. Kendisi geç uyanmıştı.

"Saat 07.30'a geliyor. Sen geç uyandın." dedim kucağına yerleşirken. Kollarını bana doladı.

"Uzun zamandır bu saatte uyanmamıştım." derken sesinde sanki bıraksan biraz daha uyurum tınısı hissetmiştim. Başımı kaldırıp gözlerine bakarken uyku mahmuru  gözlerini bana dikti.

"Kahvaltı hazırladım. Kursa geç kalacaksın." diye mırıldandım. Burnunu saçlarıma gömdü ve derince soluklandı.

"Kalkalım madem. Güzel karım kahvaltı hazırlamışsa uyumak ayıp olur şimdi." ses tonu muzipçeydi. Gülümsedim.

"Evet, ayıp olur. Kalkalım." dedim doğrulurken. Sanki ayıbı ben de yapmışım gibi telaşlıydım. Başını iki yana sallayıp ayaklandı. O banyoya gidince ben de üzerimi değiştirdim hızlıca. Saçlarımı at kuyruğu şeklinde toplayıp hafifçe makyaj yaptım. Gökalp ise o sırada üzerini giyinmişti. Benim aksime o benden çekinmiyor yanımda giyiniyordu. Bu sırada bana kaç kez kalp krizi geçirttiğinden habersizdi tabi. Dudaklarıma sürdüğüm ruju, onu izlerken yemiştim. Arada sertçe yutkunduğumda sesi duyuluyordu ve bu onun dudaklarının kıvrılmasına sebep oluyordu. Kaşlarım çatıldı. Neden hep etkilenen ben oluyordum? Biraz da o etkilensindi. Ben de o zaman aynı şekilde kendisine gülebilirdim. Giydiği gömleğin kol düğmelerini takarken ona yaklaştım ve önünden geçerken bilerek sürtündüm. Elindeki düğme yeri boylarken bakışları bana çevrildi. Umursamadan aşağı indim. Daha bu hiçbir şeydi. Akşama ona çok güzel sürprizlerim olacaktı.

Ah sevgili kocam, benden çekecekleri vardı!

Çayları doldururken yanıma gelip yanağıma küçük bir öpücük kondurdu. "Yardım edebileceğim bir şey var mı güzelim?" dedi topladığım saçlarımdan firar eden bir kaç tutamda parmaklarını gezdirirken.

Başımı iki yana salladım. Yerine oturdu. Hemen yanıbaşına yerleştim. Çayıma her zamanki gibi şekerimi attı ve karıştırdı. Bunu yapmayı çok mu seviyordu bilmiyorum ama sürekli çayıma şekerimi atıyordu. Gülümserken bana bakıp göz kırptı.

"Ellerine sağlık güzelim. Muhteşem görünüyor." derken tabağıma patates kızartması koyuyordu. Ardından kendisine de koydu. Her bir hareketini izliyordum. Yaptığı iş çok önemliymiş gibi özenle kahvaltılıklardan tabaklarımıza yerleştirdi. Benimkine fazla koymuştu. Ne kadar yiyemeyeceğimi söylesemde ters bir bakış atıp konuştu.

"Çok zayıflamışsın Zeynep. O tabak bitecek." dedi ciddiyetle. Sustum mecburen. Kahvaltımızı yaparken bugün neler yapacağımızdan konuşuyorduk. Saat ilerleyince mecburen ayaklandık. Hızlıca masayı toplarken beni yukarı gönderdi. Çantamı alıp aşağı tekrar indiğimde herşeyi yerine yerleştirmiş, makinaya bulaşıkları atmıştı bile. Şaşkınca baktım. Nasıl bu kadar hızlı toplamıştı?

NAMÜTENAHİ (FİNAL) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin