Hey ben geldiiim.
Hadi başlayalım..Bölüm şarkısı=Mabel Matiz - Sarmaşık
Sen benim kimseye söyleyemediğim, içimde bir çocuk gibi büyüttüğüm sevdamsın. Geçen her dakika zerreme ilmek ilmek işleyen varlığın canıma can, ömrüme ömür katansın..
Günler düğün hazırlıklarıyla geçerken kendimi yorgun hissediyordum. Daha alışverişe bile çıkmamıştık oysa ama ben bu koşuşturma içinde ruhen ve bedenen bitmiş hissediyordum.
Okuldan izin almıştım. Biraz sıkıntı olsa da halledebilmiştim. Üç gün önce nikah için gün almıştık. İki buçuk hafta sonra evleniyorduk ve bugün de Gökalp ile eve bakmaya gitmiştik. Gökalp Fransa'ya gitmeden önce burada bir ev almış, orada oturalım mı diye sormuştu. Benim için farketmez demiştim ki çok güzel bir semtten bahçeli bir evi vardı. Gördüğümde çok beğenmiştim. İki katlı müstakil bir evdi. Bahçesi bakımsızdı ama toparlanabilirdi. Evi de boyatmak için renk seçmemi istemişti. Beni eve bırakırken detayları konuşuyorduk."Evin boyası güzel aslında ayrıca boşanacağız zaten. Boyayı seçmeme gerek yok bence."
Kaşları derince çatıldı. Bakışları yoldayken bir anlığına bana baktı. Öfkeyle bakarken neden böyle baktığını sorguladım. Ben de aynı bakışla kendisine bakıp tek kaşımı kaldırdım ve hayırdır dercesine kafamı salladım. Söylediğim sözleri beynimde süzgeçten geçirirken neye öfke duyduğuna anlam veremedim. Sonuçta boşanmak isteyerek evlenelim diyen kendisiydi. Ben ne kadar sevdiğim adamla bir ömür geçirmek istesem de o bunu işkence olarak görüyordu. O yüzden bunu söylemiştim. Ne dememi bekliyordu ki?
Bende olan bakışlarını tekrar yola çevirip ağzının içinde homurdandı ancak ne dediğini anlamadım. Omuz silkip yolu izledim. Daha sonra sinirli konuşmasını duydum.
"Renk seçeceksin ona göre boyanacak. İtiraz etme."
"Tamam." dedim. Madem çok istiyordu seçerdim ben de boyayı.
Evin üst katında üç oda ve banyo vardı. Alt katta ise mutfak, büyük bir salon, banyo ve küçük bir oda daha vardı. O odayı ütü ve diğer şeyler için kullanmayı düşünmüştük. Yukarıdaki odanın biri benim diğeri kendisinin olacaktı ancak biz yatak odası şeklinde benim odamı düzenleyecektik. Annelerin bizim ayrı odalarda kaldığımızdan haberi olmadığı için Gökalp'in odasını da misafir odası şeklinde düşünmüştük. Diğer boş olan oda hakkında bir düşüncemiz yoktu şimdilik. Tabi bu boş oda hakkında Gökalp'le benim bir düşüncem yoktu ancak Serap teyze o odayı çocuk odası diye düşünmüştü. Şimdilik boş kalacaktı onlara göre. Ama sonrasında o odaya el atmaları kaçınılmaz gibi gözüküyordu.Dışarıda olan bakışlarım havayı buldu. Yağmur çok fazla yağıyordu. Kış gününde düğün yapmak hiç içime sinmese de mecburduk. Düğün salonunda yapalım diye düşünmüştü aileler ki haklılardı. Yarın alışverişe çıkacaktık. Akşama doğru da düğün salonuna bakmaya gidecektik. Bu tür işleri Büşra çok severdi ancak hamilelik dolayısı ile fazla nazlı davranıp hem beni hem de anneleri çıldırtacağı için gelmemesini istedim. Evet bunu yüzüne de söylemiştim. Atarlanıp yüzüme kapattığı telefonla tekrar arayıp 'Sen benim yüzüme telefonu kapatamazsın.' demiş ve ben yüzüne kapatmıştım. Aradan geçen yarım saat sonrasında ise Ömer aramış ve karısını neden ağlattığımı sormuştu. Sonuç mu? Tabi ki yarın alışverişe Büşra da geliyordu. Baş belası bir civcive sahiptim ama onu çok seviyordum. Dudaklarım kıvrıldı. Yarın annem ve Serap teyze çıldıracaktı. Ben de çıldıracaktım belki ama Büşra'dan antrenmanlıydım daha önce. O yüzden takmamaya çalışacaktım. Ne kadar başarılı olurum orası muammaydı gerçi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAMÜTENAHİ (FİNAL)
General FictionEvlilik için zorlanan iki genç.. Babasının zoruyla sevmediği bir kızla evlenmek için tamam demişti Gökalp. Ama unuttuğu bir şey vardı. Zeynep.. Genç kız liseyi yeni bitirmiş, üniversite sınavına girmek için heyecanlıyken evlilik konusu açılmıştı...